Türkiye verimlilik düzeyindeki düşüklüğü giderip, rekabet gücünü arttırmalı. Verimliliği arttırmanın bir başlangıç maliyeti var.
Avrupa Birliği’ne (AB) üye ülkelerin işi zor. Çünkü kriz, önlerine her an değişen bir manzara çıkarıyor. Politika öncelikleri değişiyor. Bazen bir üye ülkenin kurtarılması, AB’nin sağlığı açısından önem kazanıyor, bazen de iktisadi ve parasal birliğin (EMU) kurtarılması öne geçiyor. Galiba Yunanistan bağlamında duyduğumuz farklı görüşlerin arkasında bu tür kaygılar yatıyor. Bir gün Yunanistan’ın konumunun değiştirilmeden kurtarılmasının zorunlu olduğu söyleniyor, bir başka gün ise Yunanistan’ın EMU’dan çıkıp, başının çaresine bakması gündeme taşınıyor.
Ancak bir noktada görüş birliği var. O da krize düşen ülkelerin iktisadi yapılarını verimliliklerini arttıracak biçimde dönüştürmeleri ve böylelikle rekabet güçlerini arttırmalarının gerekli olduğu. Bu konu, söz konusu ülkelerin borçlarını ödemesine ilişkin görüşmeler kadar popüler değil. Sadece borcu ödeyebilmek için borçlu ülkenin de büyümesi gerektiği akla geldiğinde bundan söz edildiğini duyuyoruz. Acaba bu ülkelerde, örneğin Yunanistan’da verimlilik ne durumda? Tabloda AB’nin çekirdeğini oluşturan 12 ülke, Yunanistan ve Türkiye’ye ilişkin bilgiler yer alıyor.
2006-10 döneminde, genelde, verimlilik artışında ciddi düşme olmuş. Bu, 2008’de küreselleşen krizden kaynaklanmışa benziyor. AB’de (12 ülke) 2009’da, Türkiye’de 2010’da ve Yunanistan’da ise her iki yılda saat başına işgücü verimliliğinde azalma olmuş. 1995-2005 dönemine AB’nin epeyce üstünde saat başına verimlilik artışı sağlayan Yunanistan, 2006-2010 döneminde AB’nin biraz altında kalmış. Türkiye’ye gelince, iki nokta dikkat çekiyor. Bunlardan ilki, Türkiye’de saat başına işgücü verimliliğindeki artışın hem AB (12 ülke) ve hem de Yunanistan’dan fazla olması. İkincisi ise Yunanistan’da saat başına işgücü verimlilik düzeyinin Almanya’nın oldukça altında (yüzde 58,9 düzeyinde) olmasına rağmen, Türkiye’den, yüzde 42,3 daha fazla olması.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ.