Avrupa bir süre sonra kendini daha da kötü bir durumda bulmaz mı? Böyle olursa ortaya çıkacak büyük ECB zararını kim karşılayacak?
Avrupa Merkez Bankası (ECB), Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (MB) 2001 krizinden sonra ‘Güçlü Ekonomi Programı’nın uygulanmaya başlamasıyla bir gecede yaptığı devlet tahvili satın alma operasyonunun benzerini neden yapamıyor? Neden, yüksek risk algılaması nedeniyle faizleri oldukça yüksek düzeylerde gezen ve İtalya ile İspanya gibi ülkelerin uyguladıkları sıkı bütçe politikasını temelinden dinamitleme özelliği taşıyan bu olguya bir son veremiyor?
Kısaca hatırlayalım bu operasyonu: ‘Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı’ yürürlüğe sokulur sokulmaz, Hazine’nin bir türlü ödemediği borçları yüzünden uçurumun eşiğine gelmiş olan kamu bankalarını ayağa kaldırmak için bu bankalara Hazine’nin birikmiş borçları devlet tahvili verilerek ödendi. Ancak bu tahviller bankalarda durdukça bir işe yaramıyorlardı. Çünkü bankaların likidite ihtiyacı had safhadaydı; ihtiyacı gidermek için tahvilleri satmaları gerekiyordu. Satamazlarsa diğer bankalara olan borçlarını ödeyemeyecek ve tüm bankacılık sektörünü çökertecek konuma geleceklerdi. Bu tür yüklü alım yapabilecek, üstelik bu tahvilleri yok pahasına satın almayacak tek kurum, MB idi. MB anında tahvilleri satın aldı ve sonuçta bilançosunda 2000 sonunda 1.5 milyar lira tutarında olan devlet tahvili, 2001 sonunda 34.3 milyar liraya sıçradı. 2001 milli gelirine oranla yüzde 13,7’lik bir artışa karşı geliyor bu sıçrama.
MB açısından riski neydi bu operasyonun? Riskler, uygulanacağı sözü verilen ekonomik program uygulanmaz, yani tekrar bozuk bir maliye politikasına dönülürse ortaya çıkacaktı. Birincisi, MB, bozuk bir maliye politikasının yürütülmesine bol kepçe para basarak destek vermiÅŸ olacaktı; kredibilitesini yitirecekti. Daha doÄŸrusu, çöken döviz kuru rejimi nedeniyle zaten dibe vurmuÅŸ olan kredibilitesi, o düzeyde uzunca bir süre kalacaktı…
Yazının devamı için TIKLAYINIZ.