Komşularla solda sıfır!
En nihayetinde komşularımızla ilişkiler de sıfır sorun politikamızda başarıya ulaştık!
Irak’ la ilişkiler en iyi gözükse de, seçim sonrası yaşanan terör olayları, Irak’ın da ne kadar dost olduğunu göstermiş oldu.
Güney Kıbrıs, İsrail işbirliği ile yapılan petrol çıkarma faaliyetleri, beraberinde, Yunanistan ile ilişkileri, bir anda gerginleştiriverdi. Karşılıklı açıklamalar, özelliklede Koca Piri Reis araştırma gemisinin bölgeye gitmesi, başbakanın Makedonya gezisi ve açıklamaları sonrası, arada ki gerginliğin daha da arttığını gösteriyor.
Ermenistan ve buna bağlı olarak, Azerbaycan ile ilişkilerimizin soğumasını, bir yana bırakırsak, son radar konuşlandırma kararımızla, BM’de, tüm müttefik batılı(!)ülkeleri de karşımıza alarak, savunduğumuz ve ambargoya karşı oy kullandığımız, İran’ı da karşımıza almış olduk.
Bununla da kalınmadı, en büyük ve güçlü komşumuz Rusya, İran ve Çin ile anlaşarak, bu radar savunma sistemine karşı, bir füze savunma sistemi hakkında anlaştıklarını açıkladılar.
Tüm bunlar orta yerde dururken, en büyük sınırımız olan ve kısa süre önce, en yakın dostumuz ve kardeşimiz diye ilan ettiğimiz,  en uzun kara sınırımızı, tek yanlı olarak ve ticari geçişlerde olmak üzere, her türlü geçişe kapattık. Bir yerde ve tek yanlı olarak, komşumuza, ambargo uygulamaya başladık.
Yakında başka bir maraza çıkarmazsak, şimdilik Bulgaristan ve Gürcistan ve Nahçivan özerk bölgesi ile tam bir uyum içersinde gözüküyoruz.
Eh buda bize yeterde artar bile!
En azından, Sn.Davutoğlu’nun dış işleri bakanı olduğu dönemden, bu güne kadar, küresel kamuoyuna ve sermayesine sergilediğimiz, komşularımızla sıfır sorun politikaları açısından, pratikte olmasa da, akademik(!)temelde, bir başarı olarak görterebiliriz!
Bu dış siyasetten, özellikle de ekonomik olarak, amacımız ve beklentilerimiz ne idi?
Türkiye’nin, bölgesinde, en dengeli, çatışmalardan uzak, komşuları ile barış içersinde yaşayan, güvenli ve yatırım yapılır ülke olduğunu sergilemek ve bu yolla, küresel sermayeyi, din, dil ve ırk gözetmeden ülkemize çekmek, bir yerde, dış ticaret hacmimizi de artırarak, ekonomik dengelerimizi sağlayıp, bölgemizin parlayan bir yıldızı olmaktı.
Hatta daha da ileri giderek, İstanbul’u, dünya finans merkezi olarak ilan etmekle kalmadık, her yanını gök delenlerle donattık.
Öyle ya! Bu finans çevreleri, çok varlıklı ve özelliklede lüks ve konserve yaşamı seven insanlar. Mutlak surette böyle talepleri olacaktır diye düşünerek önden hazırlık yaptık!
İyide yapmışız.
Bakın şimdi tüm komşularımızla sorunlarımız solda sıfır durumda. Rusya ve Suriye ile siyasi ilişkilerimiz bozulmakla kalmadı birde bu ekonomik ilişkilerimize yansıdı. Suriye tüm ticari ilişkilerini askıya aldı. Rusya ile gaz antlaşmaları feshi şimdilik lehimize gözükse de, radar konuşlandırma anlaşmaları özellikle Rus yayla ilgili ihracatımızı olumsuz yönde etkileyecek gibi görünüyor. Zira Rusya en ufak bir siyasi olumsuzlukta, ilk önce domates sineklerini gerekçe göstererek, bizle olan, dış ticaretini engelleme yolunu seçen, bir ülke.
Güney Kıbrıs ile yaşanan sorunları İsrail’e olan dostluğumuzla(!) pekiştirmeyi başarıp, işin içine Yunanistan’da sokmamız, bu ülkelerle olan ticari ilişkilerimizi özelliklede ihracatımızı nasıl etkileyecek? Hele, hele İsrail ile savaşın eşiğine gelmişken.
Komşularımızla, sıfır sorun olarak çıkılan yolda.
Nerede ise hepsi ile solda sıfır kalan çıkmazlar içinde boğuşur hale gelmişken.
Rekorlara koşan cari açık, döviz fiyatlarında ki ani çıkışlar ve içte özelliklede enerji fiyatlarına getirilen aşırı zamlar, sadece komşularımızla değil, kendi toplumumuzla da, önümüzdeki günlerde, oldukça büyük sorunlar yaşayacağımız, hatta bu sorunların, diğerlerini solda sıfır hale getireceğini görmemiz ve düşünmemiz gerekir.
Tüm bu yaşananların ekonomik bir açıklaması mutlaka olmalıdır .
Acaba, komşularımıza karşı, ekonomimizin en kritik olduğu dönemde, özelliklede dış ticaretimizi etkileyecek kararları çekinmeden aldığımıza göre, kendimize komşularımızın uzağında ve bu kayıplarımızı da karşılayacak, başka bir ekonomik ortak ya da ortaklar mı bulduk?
Bunlar, Mısır, Libya, Tunus ve özelliklede ABD olmasın?
Ama şunu asla unutmayalım. Ülkeler arası siyaset ve ticaret daima ülkelerin tek yanlı çıkarları doğrultusunda gelişir ve yürür. Ortak ya da tek yanlı çıkarlar ortadan kalkınca da bu ilişkiler bir anda ortadan kaklı verir. Ekonomik gelişmeler, özelliklede sıcak para ya da oynak sermaye ise bundan en çabuk etkilenir.
Son dönemde para çıkışları, cari açık, döviz yükselişine bağlı, paramızın değer kaybı, bir anda yüz seksen derce değiştirdiğimiz dış siyasetimizi destekleyebilecek mi? Bilemeyiz ama bildiğimiz ve çok sık kullandığımız komşularımızla ilgili ve sizlerinde aklına gelen birçok deyimimiz var.
‘’Gülme komşuna gelir başına’’
‘’ Komşu komşunun külüne muhtaçtır’’
Ama şu son dönemleri, ekonomi açısından yorumlarsak, söylenecek en güzel deyim ‘’Hiddetle kalkan zararla oturur’’ olsa gerek.
Umarız ve dileriz ki tüm bu haybeden çabalar, içerdeki yaklaşan ekonomik olumsuzluklar için bir gerekçe olarak hazırlanmıyordur.
Açıklanan Eylül ayı enflasyonu ve enerji zamlarınıda içerecek, Ekim ayı enflasyon oranı, ne yazık ki bu algılamaları destekleyecek gibi görünmektedir.