Bir kenara koyun siyasetçileri, TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu’nun dediğine göre eski ya da yeni olmak üzere Türkiye’de 5 milyon başkan var. Kimisi oda, kimisi sendika veya dernek, kimisi vakıf başkanı… Elbette bunlara ilaveten Merkez Bankası’ndan BDDK’ya kadar bir de resmi başkanlıklar var. Peki, bu insanlar ne iş yapar?
Temsil ettikleri doğrular veya gerçekler neticesinde konuşmaları gerekmiyor mu? Sanırım en sıcak örnek Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi ile Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı…
İhracat açıklanmış; gerileme gözle görülürün ötesine geçip rakamlara bile yansımış; ama TİM Başkanı ne diyor? Kur riski gerçeği ortadayken ‘faiz indirimine devam edilmeli’ mesajı yayınlıyor. Adama sormazlar mı? Sahte enflasyonda faiz indirimine gidilirse, kur ne olur?
Senin gırtlağına kadar borca batmış ihracatçın, kurdaki bir patlamayı kaldırabilecek durumda mı? Dönelim Merkez Bankası Başkanı Başçı’ya… Kendisine faiz soruluyor; gerginleşiyor ve ne yapacağını bilemez bir görüntü veriyor. Çünkü yapması gereken ile kendisinden istenen arasında uçurum derecesinde fark var.
Önce 4 Şubat’ta faiz indirimine gidilebileceğini açıklıyor; sonra işi bu ayın enflasyonuna bağlayıp, kararı ona göre vereceklerini söylüyor. Sayın Başçı, enflasyonu iktidarın istediği gibi çıkarttığını bilmiyor mu? İş ona kaldıysa; kolay. Fakat gerçek bu mu? Gerçeğin bu olmadığını Başkan Başçı da biliyor.
Sadece başkanlar değil, bakanlar hatta Başbakan bile Cumhurbaşkanı’nın vesayeti altında, onun tersi bir söyleme giremiyor. Daha acısı doğrusunun tersi olduğunu bildikleri halde… Sağlamasını yapmak çok kolay…
Cumhurbaşkanı Erdoğan yarın çıksın, faiz düşüşüne gerek kalmadığını söylesin. Bankaların finansal sıkıntılar nedeniyle kredi vermelerinin intihar olduğundan bahsetsin. Başkanlık bu ülke için felakettir desin. Yeni havalimanı ve üçüncü köprü gibi adına proje denilen aymazlıkların kötü sonuçları olacağını vurgulasın.
İddia ediyorum 24 saat içinde Merkez Bankası’dan İTO’ya, TOBB’tan mesleki derneklere, ağaç kesilmesinin günah olacağını açıklayacak Diyanet’ten sarı sendikalara, kurun daha önemli olduğunu söyleyecek, birbirleriyle yarışıp; TİM Başkanı’ndan milletvekillerine, bakanlara, Başbakan’a kadar herkes bu yönde açıklama yapar.
Çünkü doğru olduğuna inandıkları hiçbir şeyi söylemiyorlar. Elbette iki elin parmaklarını geçmeyen koltuğunun hakkını verenleri tenzih ederim.
Lakin geneli sadece acınacak halde, bir kişinin aklına ne estiyse ve ne fikir ileri sürdüyse, aynen onu tekrarlıyorlar. Bunu da bir yaranma vesilesi olarak görüyorlar.
Zaten Cumhurbaşkanı da ‘Bitaraf olan, bertaraf olur’ diyerek, kendisiyle aynı düşünülmesi gerektiği mesajını veriyor. Ama ayıptır…
Sizleri o koltuğa getirip, kendilerini temsil etmenizi isteyenler, ekran veya mikrofon önünde konuşamasa da kıvranıyor.
Size oy verenlere ihanet ediyorsunuz. Koltuğunuzun hakkını verin ya da kalkın. Hadi hiç olmazsa susun ve bu suça ortak olmayın. Ayıp oluyor.