İktidar, yönetme kabiliyetini kaybettiğini, gücünü yitirdiğini, uğraşma seviyesini kişilere indirerek göstermeye başladı. Bugüne kadar bir hırs içinde gruplarla uğraşan, kendisi gibi düşünmeyenleri baskı altına alan iktidar, meseleyi mikro baza çevirdi.
Hatırlayacaksınız daha önce ‘herkes yanına bir kişi alsın’ teklifi TOBB tarafından red olunca, TOBB’a bağlı 16 şirkete ertesi gün Maliye müfettişlerini göndermişti. Esnafa küsüyordu, çiftçiye hakaret ediyordu, öğrencileri, gençleri şucu ya da bucu diye ayırıyordu.
Fakat şimdi faz değiştirdi ve isim isim uğraşmaya başladı. ‘Ben de çapulcuyum’ diyen bankanın genel müdürü ile, kendisini kınayan sanatçılarla, emniyet güçlerinin gazlı savaşında sıkışan insanlara kapısını açan otelin sahibi ve ailesiyle…
Şimdi yetinmedi, yurtdışı kanala röportaj veren Mehmet Ali Alabora’yı linç kampanyasına girişti. CNN International’deki sunucu bile gündemine girdi Başbakan’ın… Dünyanın önde gelen Oscarlı sanatçıları ilan verdiler, onlar da nasibini aldı.
Geçtiğimiz günlerde yolda yürüyenlerin Beşiktaş’ta kendisine tepki göstermesine koruma terörü ile yanıt verdi. Oysa hakaret gözaltına almayı değil, hakaret davasını gerektirir. Ama Başbakan hız kesmiyor. İnsanları gözaltına aldırıyor.
Yine yetinmedi, sözlerine ve icraatlarına tencere ve tavalara vurarak her dönem en demokratik ve şiddet dışı protesto biçimi olan bu eyleme katılanlara yöneldi. Hatta insanların komşularını şikayet etmesini istedi. Neden? Kendisi rahatsız oluyor da ondan…
Üstelik bunları kanun, yönetmelik tanımadan yapıyor. Ne yazık ki kimse de çıkıp, ‘bu yaptıklarınız kanunlara aykırı’ demiyor. Mesela banka adreslenmesi ve borsaya kote bir şirketten mevduatların çekilmesi talebini hatırlayacaksınız.
Bununla ilgili SPK’nın işlem başlatması gerekiyor. Hafta sonu Ekonomi Gazetecileri Derneği olarak konuğumuz olan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na bu işin takibi için ne yapacaklarını sordum. Verdiği yanıt belki de her şeyin özetiydi:
“Şu bankadan paranız çekin bu bankaya yatırın’ demek suç; ancak hiçbir savcı harekete geçmiyor.” İşte belki de sözün bittiği yer burası… Eğer bir ülkede kurallar kişiye özel işlemeye başladıysa, yasalar bazıları için geçerli, diğerleri için değilse, konuşacak bir şey kalmıyor.
Konuşmaya hakkı olan da, her eleştiriyi kişisel bir düşmanlık olarak algılayıp, özeleştiri yapmadan, kişi kişi uğraşıyor. Sonra hep beraber bir koro bağırıyor: İleri demokrasiye hoşgeldiniz.