Kırılma Anı: 1 Mayıs

Türkiye bugün 1 Mayıs Bayramı’nı kutladı. Tüm tartışmalar bir tarafa ortaya konulan tavır, yoğun katılım, yolların kesilmesine rağmen insanların ısrarla tören alanlarına gitme arzusu takdire değerdi.

Her şeyden önce çok ciddi ekonomik sıkıntılar içindeki bir halkın, ‘vatan ve emek’ söylemiyle yollara dökülmüş olması, kendi sıkıntılarını bir kenara bırakıp, olası anayasa başta olmak üzere, Türkiye’nin bütünlüğü üzerindeki kaygılarını dile getirmesi, bu toprakların bir kez daha Anadolu olduğunu ve mağlup edilemeyeceğini kanıtlar nitelikteydi.

Söylemlerin ve yaşananların en önemli yanı ise, yaşananların eski ile mukayese edildiğinde çok farklı bir içeriği de beraberinde getirmesiydi. Üretim ekonomisiyle, rant ekonomisinin son raundu oynadığı günümüzde, finans adın altında soygun düzeni kuranlarla esnafından sanayicisine, işçisinden memuruna, işsizinden ev kadınına herkesi aynı tarafta toplamasının çok önemli olduğu bir gün yaşadık.

Nitekim bugün Ulusal Kanal’daki yayınımda konuğum olan Ekonomist Uğur Civelek de bu konuya atıfta bulundu ve tarihe önemli bir not düştü: “Bu 1 Mayıs tarafları itibariyle geçmiştekilerin hepsinden farklı ve önümüzdeki en az 30 yıla damgasını vuracak bir nitelik taşıyor.”

Meseleye bu çerçeveden baktığınızda gerek ülke bütünlüğü, gerek köleleştirme sürecine giren çalışan gerçeği, gerekse de yok edilmeye uğraşılan üretim ekonomisi bakımından ümit verici bir manzara ile karşı karşıya kaldık.

Fakat şu eleştiriyi yapmadan da geçemeyeceğim. 2008 yılında yaşanan büyük soygunun ardından, 2009 1 Mayıs’ını hatırlamakta fayda var. Tüm dünyada olduğu gibi bizde de tema, ‘soygunun faturası biz ödemeyeceğiz’ idi. Bu söylemle yola çıkanlar ‘Taksim’e girersin giremezsin tartışmalarına’ konsantre edilerek ve sonuçta da ‘Taksim’e sokularak’ boşa düşürüldü.

İktidarın o süreçteki önemli sayılacak manevrası sayesinde, toplumsal ve geçmişe yönelik çok anlamlı bir çıkış olmasına rağmen Taksim’e girenler, faturayı İstanbul’da Harbiye’de bıraktılar. Yıllar sonra gelen Taksim’de 1 Mayıs kutlamanın getirdiği rehavet içinde ana temayı unuttular.

Nitekim bu süreci iyi değerlendiren iktidar o günden sonra da şiddetini artıran bir biçimde soygunun faturasını fakir halka ödetmeye devam etti. Bu nedenle birilerin tüm bu güzellikler içinde İstanbul Harbiye’de unutulan soygunun faturasını alıp, sahibine teslim etmesi gerekiyor.

Bunu yapacak olan da vatandaşın bizzat kendisidir. Bu ülkede cebinizdeki nüfus cüzdanından daha güçlü kurum veya kişi yok. Korkmayın ve vatandaş olup hakkınızı arayın. Türk-İş’in bugün sudan bahanelerle 1 Mayıs’ı göstermelik törene çevirmesi, bu yolda önce kendinize güvenmeniz gerektiğinin en net kanıtıdır.

Şunu asla unutmayın ki, hangi görüşten olursa olsun, insanı merkeze alıp ‘önce vatan’ diyerek yola dökülen gerçekten vatandaş olanların tamamı aynı taraftadır. Bunun farkına varabilirsek, 1 Mayıs’ları bundan böyle daha mutlu kutlarız. Yoksa yakında o da adı “1 Mayıs’ kendi bahar bayramı olarak önümüze konur. Elbette halen vatandaş olarak kalabildiysek.

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir