Kiralık işçi kavramını hayatımıza sokan yasa Meclis’ten geçti. Esnek çalışmadan kiralamaya kadar bir dizi düzenlemeyi beraberinde getiren, özlük haklarını çok ciddi anlamda zaafa uğratan bu yasaya tekrar girmeyeceğim.
Zaten adım adım gidilen kölelik düzeni içerisinde, iş yaratamayanların, ‘buna da şükret, hak arama’ cinsinden lütfunun (!) tartışılacak bir yanı yok. Ama meseleye biraz da tersten bakmanın faydalı olacağını, işin bu tarafının hiç tartışılmadığını düşünüyorum.
Bu nedenle ben, ‘kiralık işçi kavramına karşılık, kiralık patron kavramını’ geliştiriyorum. Bununla ilgili de yasal bir düzenleme yapılacak mı? Örneğin işçilerin memnun olmadıkları patronları tek taraflı değiştirme hakkı olabilir mi? İşverenin oluyorsa, çalışanın niye olmasın?
Mesela asgari ücretten sigorta yatırmayı, bir iyilik zanneden işvereni değiştirmek mümkün mü? Ya sigorta yaptırmayı bonus zannedenleri?
Piyasada rekabet edebilmek için, fiyatlarını ölümüne kırıp, verimliliği, gaza gelip yatırım yapmamayı tartışmak yerine, bunun tüm bedelini de çalışanına ihale edenleri de değiştirmek mümkün mü?
Aylarca çalışanın maaşı vermeyip, bunu normal kabul edenleri nereye koyacağız?
Siyasetçiye, bürokrata kuzu olup, bütün hıncını çalışanından çıkaranları değiştirebilecek miyiz?
8 saat mesaiyi, 12 – 13 saatlere çıkaran, karşılığında tek kuruş mesai ücreti ödemeyenleri ne yapacağız?
Birkaç tane şirket kurup, tazminat oluşmasın diye, çalışanlarını o şirketten bu şirkete bordro üzerinden değiştirip, devletle başa çıkamayıp, sorunu çalışanın hakkına ihale edeni nereye koyacağız?
Çalışanını zarara ortak edip, çok para kazandığında bunu kendisinin hakkı zannedenleri, tazminat ödememek için mobbing uygulayanları da yeni bir patronla hak kaybı olmadan geçici olarak değiştirmek mümkün olacak mı? Elbette olmayacak ve olmamalı da zaten. Tıpkı işçisini sağa sola kiralayıp, istihdam bürolarının bunun üzerinden para kazanmasına alet olmamak gibi…
Türkiye’de üretim yapmak, işveren olmak gerçekten çok kolay değil. Ama çalışanların da keyfe keder bir hayat yaşadığını söylemek mümkün mü? Eğer üretim ekonomisinin aktörleri, gerçek sorumluyu kenara atıp, ortadaki maliyeti birbirine ihale etmeye devam ederse, bu işin sonunda ikisinin de kaybetmesi kaçınılmazdır.
Ülkede işçisiyle memuruyla, çalışanıyla işvereniyle, gerçek sorunları ve bu sorunların sorumlularını bulup, ortak akıl içerisinde, çalışma barışını gözeterek çözüm aramazsak, elimizde sadece yaşanan bir kavga, sıyrılan sorumlular ve çözülemeyen sorunlar kalır.
Ama bu hayat böyle, gücü yeten yetene… Sorumluyu unutup, birbirine düşülüyorsa da, bence ağıt yakalım, ağlanacak halimize.
Çünkü bu fotoğrafın da, kısır döngünün de kazananı olmaz. Gerçek sorumlu bulunmadıkça, bugün çalışanını feda eden, yarın kendisini havuzda bulur firmasını feda ederken. Önce iyiniyet ve samimiyet.