Kim öldürür..?
Deprem öldürmez, bina öldürür
Bina öldürmez, malzeme öldürür
Malzeme öldürmez kirişi kolona bağlayan usta ve mühendis öldürür
Usta, mühendis öldürmez, müteahhit öldürür
Müteahhit öldürmez, iskân veren öldürür
İskan veren öldürmez, onu atayan öldürür
Onu atayan öldürmez, onu körü körüne seçen öldürür(!)
Keza..
Terörist öldürmez terörü destekleyenler öldürür……
KDV öldürmez..
ÖTV öldürmez…
Elektrik… Doğalgaz… Zamları öldürmez……..
Zammı yapanlar öldürür
Anladığınız, anladınız, anlamamaya devam ederseniz? Körü körüne ölmeye ya da en iyi ihtimalle sürünmeye devam ederiz.
Sormak isterim?
Şimdi her şeyimizle depreme ve teröre, köşelerimizde yer verip, fay hatlarını ve zemin bilgilerimizi döktürüp, askeri harekatı satırlarımıza sıra, sıra dizerken, 1999 da on binlerce deprem kaybı, alınan önlemler, DASK ve deprem müdahale konteynerleri, deprem koordine merkezlerinin şakır, şakır çalıştığını ne yazık ki göremedik!
Keza madem terörle böyle mücadele edecek gücümüz vardı? Niçin, son on yılda, 956 şehit verdik ve bu güne kadar bekledik? Bu soruları kendimize sormaz ve cevaplarını aramazsak, en azından büyük bir siyasi bedel ödettiğimiz rahmetli Ecevit’ e haksızlık etmiş oluruz?
Kızılay; Gazze, Afkanistan, Malezya, Bosna, Somali daha dünyanın bir sürü yerine onca yardıma anında koştu, taze kan ve sıcak yemek taleplerini karşılamada desteklemeleri anlıyoruz da, hala ulaşılamayan köylerin olmasını bir türlü anlayamıyoruz(!)
Marmara depreminden ders almışız?
Ne kadar ders aldığımız görmek için arif olmaya gerek var mı?
Sadece İstanbul’un son on yılda yapılaşmasına bir bakın?
Suç kimsenin değil, sandığa atılan oyda ve sandıkta sorulmayan hesaptadır. Yani bizlerde(!) özellikle de bu gerçekleri görmezden gelen demokratik yönetimin ve liberal ekonominin uygulandığı bir ülkede, toplumun gözü, kulağı ve sesi olmayan medyadadır.
En sıradan bir hisseyi dahi alırken, D/P, F/K değerlerine bakıp incelerken, binlerce lira değerinde binaları, sadece, banyosu ve mutfağı, kullanım alanı, manzarasıyla yetinip aldığımız sürece, talep devam edecek ve bu fason üretim sürecektir.
Altmışlı yıllarda Varto büyük depremi dahil, bir çok depremi, özelliklede 1999 Gölcük depreminde de, yüzlerce tanıdığımı, dostumu, meslektaşımı kaybetmiş ve olayları gözlemlemiş biri olarak, bu durumun tek bir açıklaması var oda, ‘’bu yaşananlar, doğa afeti değil de, göz göre, göre bir katliam oluşudur.’’
Acı ama gerçek bu!
Gerçeklerin üstünü örtmeye devam ede geldiğimiz sürece, geçmiş deneyimlerden ders almadıkça, bilimsel değerlere ve verilere arkamızı dönmeye devam ettikçe aynı acıları yaşamaya devam edeceğiz.
Unutmayalım! Depremin iki bilinmeyeni vardır.
Ne zaman olacak?
Siz o anda nerde olacaksınız?
Demek ki sadece sağlam evde oturmakla sorun çözülmüyor! Tüm ülke çapında ve her yerde, herkes bu bilinçle yetişmiş ve eğitilmiş olması gerekiyor.
Bir müteahhittin, arsa sahibinin, bireysel kazancına göz yummakla, yüzlerce insanın hayatını feda ettiğimizi, ne zaman anlayacağız? 357 üniversitemizle öğünüyoruz. En az o kadara da inşaat, mimarlık fakültelerimiz var. Kaderciliği bir yana bırakıp yanlışı mutlaka bilimsel verilerle arayıp bulmalıyız…
Bir ülkede tanrıdan yardım diler dualar artıyor ve duaların içeriği çoğalıyorsa, o ülke insanı bilimden, dürüst çalışmadan, kurumları da adil uygulamadan uzaklaşmış demektir
Son günlerde çatışma, deprem ve trafik teröründe kaybettiÄŸimiz, tüm ÅŸehitlerimize rahmet, yakınlarına sabırlar dilerim…
Kazım Çiloğlu