Ekim başı itibariyle meclis tatilden çıkıyor. Hani o İstiklâl Savaşı’nı halkın iradesiyle ortaya koyan, önce ‘vatan, millet, bağımsızlık’ diyerek dünyaya ders veren meclis… Hani, bu güzel toprakların, temiz insanlarının, ‘beni temsil etsinler’ diyerek vekillerini yolladığı büyük çatı…
Merak ediyorum, açıldığı gün ‘yetkilerimi gasp ettiniz’ diyerek, yürütme organına hesap soracak mı? ‘Madem her şeyi bir kağıtla hallediyordunuz da, neden buradayız’ sitemini ortaya koyacak mı?
Gerçekten ‘milletin iradesinin yansıması mı, yoksa parti genel başkanlarının temsilcisi mi olduklarını’ sorgulayacaklar mı? Oysa seçime gitmeden önce verilen bir yetkiyle, yürütme, yasamanın tüm yetkilerini üstlenmişti. Üstelik tartışmaya dahi açık olmadan.
2009 yerel seçimlerinden önce çıkarılan bir kanunla, belediyelerin namusu sayılabilecek imar yetkisini TOKİ’ye devredenler, 12 Haziran genel seçimlerinden önce de yasama yetkisini meclisten kaçırdılar. Bu süreçte hükümetin yapısından, bakanlıkların yetkisine, kadroları yeniden belirleme yetkisinden füze kalkanına kadar son derece kritik kararlara imza attılar. Sorgulandı mı? Hayır…
Şimdi diyeceksiniz ki, ‘vekiller vekilliklerini yapıyor mu?’ Kabul ediyorum bu Seçim Yasası ve Partiler Kanunu çerçevesinde bunların da sağlıklı işlemediği aşikâr. Fakat yine de meseleler parmak hesabıyla kabul edilse bile, yaşanan tartışmalar tarihe not düşülmesi ve demokrasiden taviz verilmemesi adına önemlidir.
Son olarak üst düzey bürokrasinin de yapısını değiştiriyorlar. Artık hükümetlerle gelen, hükümetlerle giden üst düzey bürokratlar olacak. Ne de iyiydik böyle değil mi? Yaz bir kağıda ne istiyorsan, kanun olsun.
Buna olsa olsa Kanun Hükmünde Kararname Saadeti denir. Yani bir saadet devri… Eminim ki birileri için için kızıyor meclisin açılmasına… ‘İyiydik böyle’ diyordur kendi kendine… Ama ben meclisimi istiyorum. Yok canıyla ‘bağımsızlık, mücadele’ diye bağıran o kutsal çatıyı… Kadınlarını adam yerine koyan, haklarını teslim eden, eğitim, üretim, çağdaşlık diyen o TBMM’yi…
Demokrasinin ‘ileri’ diye yutturulmasının aleti olmayan, genel başkanlara değil, millete hesap veren, dokunulmazlıkların olmadığı, herkesin özgürce fikirlerini savunabildiği o değerli çatıyı özlüyorum.
Son yasama döneminde milletvekili sayısını yüzde 50 aşan suç dosyalarıyla ilgili dokunulmazlığın kaldırılması talebi olan bir meclis, bu ülkenin hakkı değil. Ben 23 Nisan 1920’deki saf haliyle, vatan sevgisiyle, kendi hesapları içinde olmayan insanların oluşturduğu temizlikteki meclisi geri istiyorum.
Bana kul değil birey muamelesi yapan, vergi numarası değil vatandaş gözüyle bakan, memleketi için çalışan insanlarla hesap verebilen meclisimi geri istiyorum. Ey vekiller! Unutmayın ki sizler orada sadece bir temsilcisiniz. Bu sorumlulukta hareket edin.
Her şeye rağmen, bu meclise de razıyım. KHK Saadeti adeta ülkeye ölümü gösterip, sıtmaya razı etti. Bana meclisimi geri verin.