Kazım ÇiloÄŸlu’nun bugünkü yazısı
Genelde toplumumuz altın denince aklına ilk gelen takılardır.
EÄŸer evli ise onlarda en fazla bir alyans, bilemediniz bir, hadi iki bilezikten oluÅŸur.
Çoğunluk bu durumda…,
Elbette varlıklı ailelerin takı merakı bir tutku!
Her davet ve kıyafetler ile hatta ortama göre altın, platin ve pırlantadan oluşan çeşit, çeşit takılara sahipler.
Ayrıca bu çok azınlıkta ki sermaye birikimi olan kesimin, elbette bir kısım birikimlerini, ziynet değil de, külçe denen som altın ve kıymetli madenlere yaptıkları da bir gerçek…
Para çok olunca malum bir eko-nasihat vardır;
Tüm yumurtaları aynı sepete koymayacaksınız!
İşte yastık altı tabiri, tam da bu nasihate uygun bir ifadedir ve amiyane tabiri ile geleceğini göremeyen ve kimseye ve kurumlara güveni kalmayan insanlar için cuk oturmuş ve o ülkenin sosyal-ekonomik ve adli-ekonomik durumunun da tam bir göstergesidir!
Garibanın altını olsa satar üç kuruş ile yarasına merhem alır
Varlıklı ise zaten böyle birikimlerini en güvenli kasalarda, ek güvenlik düzeyi yüksek sistemlerle koruyorlardır bize bir de onların derdi mi düştü diyebilirsiniz?
Çok haklısınız elbette!
Gene necip milletimiz bunun içinde güzel bir saptama yapmış;
Zenginin parası züğürdün çenesini yorarmış!
Zaten her zaman zengin arabasını dağdan dağa aşırır, fakir ise düz ovada şaşırırmış…
Gene de üzülmeyelim, ümit garibin ekmeği imiş ye yiyebildiğin kadar diyip, canınız sıkıldıkça gidip, gidip yastık altlarına bir bakın, belki parmağınızdan kayan yüzüğü bulup sevinirsiniz!
Son asgari ücret ise beşi bir yerde, tam bir yastık altlığı!
Yeme de yanında yat…
Bir kaşık aşım, ağrısız başım…
Derdimi ummana döktüm, asumana ağladım!
Sözün özü;
Herkes yastık altına koyacak kadar altını var ise o toplum ekonomik refahın içinde demektir. Böyle toplumlar dışarı sermaye yatırımı yapmakla birlikte, içeride bu toplumlara da en az rastlanan ise gayri ahlaki ve gayri yasal olaylardır!