Medeniyetin en önemli kurallarından ve göstergelerinden biridir sıraya girmek. Hakkına razı olmak, sıradakinin önüne geçmemek önemlidir. Fakat her canlı bir olmuyor. Bazıları ne demokrasiden anlıyor, ne de görgü kurallarından.
Baksanıza Bandırma Ticaret Odası açıklama yapmış. Deniz su sıcaklığının 20 derecenin altına inmesinin ardından eylül ayının sonunda bol miktarda palamut ve lüfer akını beklediklerini söylemiş.
Oldu mu şimdi? Burada milyonlarca sazan varken, söylenen her şeye inanıp, sahte gündemlere kapılıp, ana konuları unuturken palamut ve lüferin yaptığı ayıp değil mi? Elbette kabul ediyorum ki, kısa süreli hafızanız nedeniyle ortaya konulan hareket affedilebilir. Ama sazanlar çok alıngan oluyor.
Şimdi onların önüne geçmek, hem haksızlık hem de demokrasi adına büyük bir sıkıntıya sebep olabilir. Bazıları diyebilir ki sazanın tuzlu suda ne işi var. Bu tatlı göl balığı değil mi? Siz Türkiye’de deniz mi kaldığını zannediyorsunuz?
Üç tarafı ABD ile çevrili bir nitelik alarak, artık büyük bir göl adası haline dönüşmüyor mu ülkemiz? Yani asıl tartışılması gereken sazanın tatlı sudan firarı değil, palamut ve lüferin bu yeni gölde nasıl yaşayacağıdır.
Kritik tarih ne? Eylül sonu… Bizdeki sazanların eylül sonuna, palamut ve lüferden yaşacak daha çok şeyi var. Mesela ağlarıyla güneydeki hamsileri yakalayacaklarını zannediyorlar. Hatta alamanalardan atılan yemleri de balıkçıların kendilerine yardımı sanıyorlar. Ne de olsa, tatlı su balığı, alışık değil böyle senaryolara.
Balıkçı Ahmet geçenlerde anlattı. Biz senelerdir bunları yemliyoruz, sonra da kendilerini denizlerin kralı zannettikleri için, oturup yiyoruz dedi. Balıkçı Ahmet yalan söylemez. Hatta bu eylül sonunda büyük av varmış. Sazanların tamamını hedefliyorlarmış. Kısmet tabii…
Velhasıl kelam kimse araya kaynak yapmasın. Palamut ve lüferler haddini bilsin. Bizim sazanlar hepsinden daha çok hak etti avlanmayı. Zira balıkçılar yıllardır onları gölde yaşadıklarına inandırıp, besliyorlar. Önce yenilmeyi hak eden onlar.
Lütfen! Rica ediyorum palamut ve lüferden. Araya kaynak yapmayalım… Gün sazanın günü…