Yerel siyaset Ankara’da iş takipçiliğine odaklanır. Bakanlıklar ise çıkar dağıtmayı öne almak zorunda kalır.
Geçen gün Ankara ile ilgili hiç yazı yazmadığımı fark ettim. Halbuki ben Ankara’da yaşıyorum. 1979’da okumak için Bursa’dan geldiğimden beri Ankaralıyım. Dünya ve memleket meseleleri üzerine kocaman kocaman laflar söylüyorum. İçinde yaşadığım kent ile ilgili hiç konuşmuyorum. Şimdi bu normal midir? Bence değil. Türkiye’de üniversitelerde kentlerin rekabet gücü üzerine çalışan iktisatçılarımızın olmaması eksikliğimizdir.
Gelin kabahati genelleştireyim: İçinde yaşadığımız yerel ortama karşı ilgisizliğimiz acaba normal midir? Vallahi zararı kendimize. İlgili olsak, mesela, şimdiye kadar Ankara’nın metrosu olurdu. Belediye başkanımız uzun süreli belediye başkanları listesinde rekor kırıyor. Peki, metro inşaatının başladığı Murat Karayalçın döneminden beri Ankara’ya kilometreyi geçtim kaç metre metro projelendirilip hayata geçirildi? Benim bildiğim “sıfır”. Bu yıl, metro işinin Ulaştırma Bakanlığı ve Hazine’ye devri yalnızca Ankara metrosu artık bitebilsin diyeydi. İlgili olsak mesela, belediyelerin mutat kaldırım tadilatı sezonu olmazdı. “Yolsuzlukla mücadelenin en iyi yolu şeffaflıktır” diyenlere örnek olarak bu kaldırım tadilatlarını vermek gerekiyor. Açık açık yapıyorsun ve sonra bir daha yapıyorsun ama hiçbir şey olmuyor. Bundan yıllar önce yerel yönetimlerle ilgili bir TEPAV araştırmasında beni en çok şaşırtan husus yaşadığımız çevrenin meselelerine olan ilgisizliğimizdi.
Ama kabahatin kaynağı galiba zihnimizin işleyiş biçiminde. Onun nedeni ise kadim yönetim anlayışımızda yatıyor: Merkezi vesayet olmadan, yerelde iş yapılamayacağına dair güçlü bir inanç var bu ülkede. Halbuki yerelin meselelerini en iyi o yerel meselelerin içinde yaşayanlar bilmez mi? Şimdi şöyle bir düşünün bakalım: Manisa’nın il yöneticisi olsanız, Manisa’da iş yapmak için alınması gereken her bir belgeyi diğer illere oranla yarı zamanda çıkarsanız, herkes işini Manisa’ya taşısa, Manisa’nın Türkiye ekonomisindeki ağırlığı artsa, bundan Manisa’ya kalan kazanç nedir? Merkez vergileri toplar, kimse size teşekkür etmez, çabalarınızı devam ettirmeniz için gereken yatırımları planlamış bile olsanız, kimse sizin fikrinize itibar etmez. Peki, o vakit, yerel siyaset, yerel meselelerin çözümüne odaklanır mı? Odaklanmaz. Yerel siyaset, Ankara’da iş takipçiliğine odaklanır. Proje gerekmez, itibar öne çıkar. “Bizim vekil, Allah sizi inandırsın, başbakandan bile aynı gün randevu alır, bizi görüştürür.” Bakanlıklar ise politika tasarlamak yerine çıkar dağıtmayı öne almak zorunda kalırlar. İş yapmak açısından bakarsanız, Manisa’nın problemi neyse, Diyarbakır’ın problemi de odur.
Ben AKP hükümetlerinin kalıcı en önemli icraatının Bölgesel Kalkınma Ajansları (BKA) olacağını düşünüyorum. BKA’lar doğrudan yerelde önemli bir zihniyet dönüşümüne destek veriyorlar. Bugüne kadar yaklaşık 17 bin adet projeye kaynak aktarmışlar. Bunlar arasında Boğaziçi Üniversitesi’nin Teknoloji Transfer Ofisi Projesi de var. Keman kursları da var. Yerelin problemi neyse, o probleme ilişkin yerelden projeler toparlanıyor. BKA’ların işleyişi aynı Avrupa Birliği sürecinin işleyişi gibi. Siz onu artık bitti gibi görüyorsunuz ama o alttan alta ülkenin kılcal damarlarında işlevini yerine getirmeye devam ediyor. Dolaşın ve gözünüzü açıp görün.
BKA’lar konusunda üç tespit yapmak isterim: Birincisi, yerel projelerin finanse edilmesi, orada yaşayanların, yaşadıkları yöre ile ilgili düşünmesini teşvik edecektir. İyidir. İkincisi, bu ülkede proje yazma kültürünü geliştirecektir. Girişimciliğin temeli ne yapmak istediğini üç cümle ile herkesin anlayacağı biçimde ifade edebilmektir. İş planının ana fikrini yazamayan girişimci olamaz. BKA’lar girişimcilik kültürü için de iyidir. Üçüncüsü, ajansın pırıl pırıl gençlerden oluşan çalışanlarının yetişmesi ile yerel meseleler üzerine yerelde düşünecek bir dinamik her zaman için iyidir. Ben BKA’ların Türkiye’nin zihinsel dönüşümüne yapacağı katkıyı son derece önemsiyorum.
Unutmayın, yerel meselelere yerel çözümler üretemezseniz, yerelin meseleleri genelin meselesi haline gelir. BKA’lar yerelin meseleleri konusunda Cumhuriyet tarihinde atılmış en devrimci adımdır.
Ama her attığımız devrimci adımda olduğu gibi, BKA’ları da geliştirmek yerine işlevsizleştirecek işlerle uğraşıyoruz. Bir yandan birçok bakanlık yaptıkları yerel işlerde BKA’lar yokmuş gibi davranırken, bir yandan da oralara yeni gidecek uzmanların gelirlerini yüzde 25 azaltıyoruz. Ne de iyi yapıyoruz.