Kararsız Avrupa İsviçre’ yi İmandan Ediyor

İsviçreliler de olup bitenlerden, Avrupa Birliği’nin likidite dökerek vaziyeti idare etmesinden rahatsızlar.

Buyurun buradan yakın: İsviçre de Çin gibi oluyor. Yok, onlar bizim gibi toplumsal hayatın her alanında, sağlıkta, basın hürriyetinde, ifade özgürlüğünde 1930’ların devletçiliğine geri döndükleri için Çin gibi olmuyorlar. Orada öyle, 1930’ların devletçilerinin bile akıl edemediği, “Gerekirse biz çocukları ailelerden alıp, kendimiz büyütürüz” gibi laflar edebilen sağlık bakanları filan bulunmuyor. Kimse çıkıp, “Sen önce bir yetiştirme yurtlarına bakıver bir zahmet. Onlar faydalı yurttaşlar oldu, şimdi sıra yenilerine mi geldi?” filan demeyi de akıl etmiyor. Ama bakın, bu günlerde, dünya yeni bir Euro Bölgesi krizi beklentisi ile çalkanırken İsviçre, sermaye kontrolleri getirmeyi tartışıyor. Tartışmakla da kalmıyor, bu konuyu da içeren adımları atsın diye yetkili kriz masası oluşturuyor. Tabii, bizim burada gerekmez. Malum biz çok muhkem bir durumdayız. IMF borcunu da kapatıyoruz. Ekonomi tıkırında sizin anlayacağınız. Yalnızca ahalinin daha durumdan pek haberi yok.
İsviçre ve sermaye kontrolü ifadesi aynı cümle içinde geçiyor. Bu, vaziyetin ne kadar ciddi olduğunu gösteriyor. Krizin beşinci yılındayız ve normali tahayyül etmeye başlamaktan hâlâ uzağız. İsviçre, finansal özgürlüklerin kalesiydi. Bankacılık sisteminden para kazanırdı, sermaye kontrolü olmazdı. Bir ara, para getirenin kimliğini dikkatle gizlerlerdi. Şimdilerde sermaye kontrolünü tartışıyorlar. Kriz, İsviçre’yi imandan ediyor, piyasa ekonomisine inancı sarsıyor.

Peki, neden böyle oluyor? İsviçre, bu son dönemde, içeriye yönelik kısa vadeli fon girişlerinden mustarip. Sıcak para eskiden bir bizim gibi ülkelerin derdiydi. Şimdi herkesin belası. Avrupa’da krizi idare etmek için para basıldıkça, durumu göreli iyi durumda olanlara bir para akımı ortaya çıkıyor. 2008’den bu yana Türkiye’nin performansını da buna borçluyuz. Yunan, İspanyol, İtalyan girişimcilerine para vermekten herkes kaçınmaya başlayınca, Avrupa’da tasarruf fazlası oluştu. Avrupa’nın krizi, çözülmeyip, üzerine likidite dökülerek idare edilmeye çalışıldıkça, bundan kaçınmak mümkün değil. Türkiye’nin, tarihi düzeylerdeki bir dengesizliği, yüksek cari işlem açığını, hâlâ taşıyabilir olmasını, esasen, Avrupalıların beceriksizliğine borçluyuz. Onlar delik kovaya su döktükçe, bizim gibi ülkelere yönelik, kısa vadeli fon akımları da devam ediyor.

Yazının devamı için TIKLAYINIZ.

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir