Çetin Ãœnsalan – Ä°yimser  

Öyle güzel bir ülkede yaşayıp, öylesine muhteşem yönetiliyoruz ki, dünyanın bizi kıskandığını görür gibiyim. Mesela dünya paradan kırılırken, biz Cumhurbaşkanı’na örtülü ödenek ayırıp, toplamda 1,4 milyar TL harcayabildik. Ne kadar zenginiz?

 

Üstelik biliyor musunuz; en büyük harcamayı da temmuz ayında yapmışız. Demek ki seçimlerde vatandaşımıza para yağdırılmış. Ne mutlu… Gerçi ülkede 12 milyon kişi yatağa aç giriyor ama onlar da bir gün sorunlarını aşar.

 

Yine G20 toplantısı yaptık; başarıyla organizasyondan çıktık. Bütün dünyaya ne kadar büyük bir ülke olduğumuzu kanıtladık. Her ne kadar Obama ve Merkel, bu ülkenin Cumhurbaşkanı’nı dinlemeye tenezzül etmediyse ve Putin’de bizi IŞİD konusunda suçladıysa da bu onların ayıbı… Biz yaptığımız şovla göz doldurduk.

 

Piyasalarımız da çok hareketli. O kadar ki karşılıksız çek miktarında patlama yaptık. Düşünebiliyor musunuz 10 ayda 22 milyar TL’lik çek piyasada patlamış. Yani karşılıksız çıkmış. Ya 23 milyar TL olsaydı; ne yapardık?

 

Üstelik bunun 3,4 milyar TL’lik kısmı sonradan ödenmiş. İşte mutlu olunacak yan da bu. Her ne kadar değer bazında karşılığını bulamayan alacak yüzde 38 arttıysa da siz buna takılmayın. Bunu düşünüp, ödenen 3,4 milyar TL’lik güzel haberi karartmayın.

 

Bir de döviz pozisyon açığımızdaki azalma var. Öylesine iyi bir noktaya gidiyoruz ki, döviz pozisyon açığımız uluslararası piyasalarda 360 milyar dolara geriledi. Her ne kadar 2014’teki 440 milyar dolardan kur bazında bize maliyeti fazla da olsa, 80 milyar dolarlık erime hiç fena değil.

 

Üstelik yüzde 19,5 azalan yurtdışı yükümlülüklerimizde artık para bulamadığımız gerçeği var. Bir de meseleye şuradan bakın; en azından artık borç almıyoruz ya da doğru tabirle borçlanamıyoruz.  Uçacağım mutluluktan…

 

Bütçemiz fazla verdi biliyor musunuz? Çünkü 4,5 G ihalesinden para geldi. Bu sayede işi toparladık. Peki bir dahaki dönem ne yapacağız? Üzüldüğünüz şeye bak; iktidarımız onun da çözümünü buldu. Milli Piyango’nun tekrar satılabilmesi için çalışmalar sürüyor; İzmir’de iki limanı da 2016’nın ilk yarısında satmayı hedefleyen bir ekonomi yönetimimiz var.

 

Ama üretimi de ihmal etmiyoruz. Rakiplerimizi yakalamamıza ramak kaldı. Mesela 2014 yılında araştırma – geliştirme harcamalarımızı yüzde 18,8 arttırdık ve 17,5 milyar doları bulduk. Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’nın (ulusal refah) yüzde 1,01’ini bu alana yatırıyoruz.

 

ABD’nin 2013 rakamı 415 milyar dolar, Japonya’nın 141 milyar dolar, kendimizi mukayese ettiğimiz Güney Kore’nin de 53 milyar dolar; ama olsun. Aynı yıl baz alındığında kişi başına tam 166 dolar ar-ge harcaması yaptığımız gözüküyor. Bu bile önemli. Gerçi rakam Güney Kore’de bin 203 dolar ama buna da olsun. Biz, iyimserliğimizi bozmayalım.

 

Bakın Meclis açıldı, milletvekilleri yeminlerini etti. Üstelik kurulacak hükümetin ilk işi de ekonomi olacak. O kadar iyi bir durumdayız ki, her yere ve kesime nedense destek yağdırıyoruz. Neyse, nankörlük yapmayalım. Durumumuzun iyi olması zaten G20 gibi bir ekonomi zirvesine Başbakan ve ekonominin 12 yıldır beyni kabul edilen Babacan’ın gitmemesinden belli.

 

Bir de işsizlerimiz var. İşsizlik oranı yüzde 10,1 çıktı. İki haneyi yakaladık biliyor musunuz? Hem de TÜİK’in bütün çabalarına rağmen, yakında daha üst basamaklara da ulaşacağız. Bu iyi bir şey değildi galiba, ama yine olsun. Önemli olan bize ait bir rakamın yükselmesi ve diğer ülkelere fark atmış olmamız.

 

Daha da çoğaltabilirim ama sonuçta bir şey değişmez. Nasıl böyle yazınca iyimser bir hava oluştu mu? Peki, sorunlar ortadan kalktı mı?

 

Demek ki neymiş? Ekonomik olaylarda iyimserlik ya da kötümserlik diye bir şey yokmuş. Gerçekçilik esasmış. Bu veriyi gülerek okusanız da okumasanız da gerçek tüm çıplaklığıyla ortada durur ve gereğini yapmazsanız, gelip suratınızın ortasına tokat gibi çarpar.

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir