EĞER kendinizi iyi şoför olarak nitelendiriyorsanız, bilin ki “kötü” araba kullanıyorsunuzdur. Eğer kendinizi sadece iyi şoför olarak nitelendirmekle kalmayıp, bunu araç içindekilere ispatlamak istiyorsanız, bilin ki “çok kötü” araba kullanıyorsunuzdur.
Bugüne kadar hiç kaza yapmadıysanız, çok şanslısınız demektir. Çünkü bu ruh haletiyle kaza yapmanız an meselesidir. Hem de çok kötü, Allah göstermesin ölümlü bir kazaya sebep olabilirsiniz. Pekiyi, kötü araba kullandığınız halde niçin kendinize iyi şoför diyorsunuz? Çünkü bir sürü yerli ve yabancı polisiye filmi seyrediyorsunuz. Bu filmlerin kahraman polislerinin hepsi çok usta yani iyi şofördür herhalde. Çok iyi şoför oldukları için nasıl araba kullanıyor dikkat ettiniz mi? Arabasını daracık yollarda, hem de bir elinde telefon olduğu halde hızla sürüyor. Dönemece son sürat giriyor ve dönemeçten arabaya kıç attırıp savrularak çıkıyorlar. Tabii bu filmleri izleyenlerin beyninde “iyi şoförler” işte böyle araba sürer yargısı oluşuyor.
Eğer kendinizi önemli bir insan olarak görüyor ve kendi arabanızı kendiniz kullanıyorsanız, mutlaka çok kötü araba kullanıyorsunuzdur. Çünkü önemli insanlar diğer şoförlere tepeden bakar. Onların kendisine saygı göstermesini, yol hakkı kendisinde olmasa bile ona yol vermesini bekler. Çünkü o, önemli bir kişidir. Önemli kişilerin “haksız olma hakkı vardır.” Siz ülkemizin önemli kişilerinin bindikleri araçların, yollarda nasıl seyrettiğini yaşayarak görüyorsunuz. Bunların hepsi çok hızlı gider, kırmızı ışıkta durmak dâhil, hiçbir kurala uymaz. Önlerinde ve arkalarında koruma araçlarıyla tozu dumana katarlar. Bunları gözlemleyen bir insanın zihninde şöyle bir yargı oluşur: Demek ki; önemli adamların içinde olduğu araçların “trafik kurallarına uyma zorunluluğu” yoktur.
DAVRANIŞLARI DEĞER YARGILARI BELİRLER
Herkes, değer verdiği kimselere benzemek ister. Değerli bir kimseye benzemek için yapılan hareket ise doğrudur. Hiç kimse, değersiz bir şey için emek sarf etmez. Bile, bile yanlış hareket etmez. Bu yolda ilerlerken kötü bir akıbetle karşılaşınca, şanssızlık der. Eğer değer yargılarını değiştirmemişse, davranış tarzını değiştirmez. Şimdi birlikte düşünelim. Hem usta şoför, hem de önemli kişi olmak “değerli” bir şey değil mi? Öyleyse şöyle düşünmekte haklıyız. Ben, arabamla tehlikeli hareketleri yapıp, hem kahraman polisler gibi “iyi ve usta şoför” olduğumu kanıtlamak, hem de araç sürerken hiçbir kurala uymayarak “önemi kişi” olduğumu çevreme haykırmak istiyorum. Yoksa benim kötü araba sürmek veya kuralları çiğnemek gibi bir emelim yok. Ben sadece hem “kahraman polis” hem de “önemli kişi” olmak istiyorum. Bunun nesi kötü? Bu benim de hakkım değil mi? Ben de insanım, benim de canım var. Benim tedbirsiz ve terbiyesiz araç kullanmama bakıp, benim hakkımda kötü düşünmeyin. Ben çok iyi bir insanım. Karıncayı bile incitmem. Ama lütfen kabul edin. Ben hem çok iyi şoförüm hem de çok, ama çok önemliyim. Essahtan!
Son Söz: Sen benim kim olduğumu biliyor musun?