Uluslararası piyasalar haftaya oldukça iyimser baÅŸladılar. Avrupa BirliÄŸi’nin giderek büyüyen yangını nihayet söndürecek bir ÅŸeyler yapacağı beklentisi ortalığı kapladı. Elbette “Bu kaçıncı?” diye sorabilirsiniz. Haklısınız. Avrupalıların ÅŸapkadan bu sefer gerçek bir tavÅŸan çıkarmasını piyasalar bekleyedursun ben biraz baÅŸka konular hakkında dedikodu yapayım. Faiz haddinin belirlenmesi üzerinde durmak istiyorum bugün.
Ele almak istediÄŸim konu ‘yüksek-faiz’ ile para politikası arasındaki iliÅŸki. Bu ne yazık ki Türkiye’de çok yanlış anlaşılan bir konu. Ä°stediÄŸiniz kadar aksine tonlarca kanıt göstererek yazın, mesela uzunca bir süre Merkez Bankası’nın ‘yüksek faiz-düşük kur’ politikası uygulandığı safsatasından vazgeçilmiyor. Åžimdilerde ortalarda pek görünmüyor ama uzunca bir süre bu hurafe ortalarda dolaÅŸtı durdu. Bu safsata ortada dolaÅŸtığı sürece rahat uyku yok, evirip çevirip bir baÅŸka açıdan bu safsatayı ele almak gerekiyor.
Türkiye’nin 2001 krizinden sonraki deneyimini daha önce kullandım. ÇeÅŸitli dönemlerde yaÅŸananları kanıt olarak göstererek, ‘yüksek faiz – düşük kur’ kadar ‘yüksek faiz – yüksek kur’ olgusunun da geçerli olabileceÄŸini vurguladım. Önemli olan faizin neden yüksek olduÄŸuydu çünkü. Faizin yüksek olmasının arkasındaki neden artan risk ise kur da yüksek oluyordu. Risk artmadan faiz artıyorsa o zaman düşük kur beklemek gerekirdi.
Neyse, o dönem hafızalardan silinmek üzere olabilir. Bu sefer iÅŸin ‘düşük kur’ kısmını bırakıp ‘yüksek faiz’ kısmına odaklanayım. Soru ÅŸu: Gerçekten de her yüksek faizin arkasında merkez bankaları mı vardır?
2010’un başından bu yana Avrupa’da olan biten dikkate alınınca bu soru size ‘garip’ gelebilir. Benim istediÄŸim de garip gelmesi zaten. Ne kadar çok kiÅŸiye bu soru garip geliyorsa, sözünü ettiÄŸim safsataya inanan sayısı o kadar azalacak demektir zira. SorduÄŸum sorunun yanıtı o kadar açık ki, o nedenle soru garip:
Euro Bölgesi’nin tek bir para politikası var. Onu yürüten de Avrupa Merkez Bankası (ECB). Kısa vadeli faiz haddini ECB belirliyor. BelirlediÄŸi faiz haddine uygun likidite yönetimini de kendisi yapıyor. Euro Bölgesi’ndeki ülkelerin merkez bankaları ECB’nin ÅŸubesi gibi çalışıyorlar. Onların ayrı bir faiz belirlemeleri gibi bir ÅŸey söz konusu deÄŸil. ECB’nin politika faizi yüzde 1.25 düzeyinde. Oysa geçen hafta yapılan ihalede Ä°talya Hazinesi yüzde 7’nin üzerinde bir faizle borçlandı. Ä°spanya’daki son ihalede ise Ä°spanya Hazinesi’nin borçlanma faizi de yüzde 6.5 düzeyindeydi. Almanya’nın faizinin yüzde 2’ye ancak ulaÅŸtığı, Ä°sveç’in borçlanma faizinin daha düşük olduÄŸu düşünülürse, bunların çok yüksek faizler oldukları ortada.
Bu olgunun arkasındaki neden açık: Almanya ve Ä°sveç saÄŸlam bir bütçeye sahipler. Borçları yüksek deÄŸil; riskleri çok düşük. Riskleri yüksek olan Ä°talya ve Ä°spanya’dan çok farklı konumdalar dolayısıyla. Kısacası, tek merkez bankası, tek politika faizi varken, en önemli faizlerden biri olan devletlerin borçlanma faizleri çok farklı olabiliyor. Her yüksek faizin arkasında merkez bankalarını arayanların kendilerine ÅŸu soruyu sormalarının sırasıdır: Ä°talya’da ortaya çıkan yüksek faizin nedeni ECB mi oluyor?
Bu soruya ‘hayır’ yanıtını vermeleri gerekiyor. Ama sınav henüz bitmedi; öyle kolay kurtulmak yok. Arkadan gelen soru ÅŸu: Riski artan ve hazinesinin borçlanma faizi son derece yükselen bir ülkenin kendi para politikası olsun. Bu ülkenin merkez bankası piyasada belirlenen hazine faizinin çok altında bir düzeyde politika faizi saptayabilir mi? Saptarsa, “aman da merkez bankası ortada bir risk falan görmüyor, ne güzel” diye piyasalardaki risk algılamasını düşürebilir mi? Yoksa “Allah aÅŸkına bu merkez bankası ne saçmalıyor?” yargısı artıp risk algılaması daha da yükselir mi? Evet, her yüksek faizinin nedeni olarak para politikasını görenler: Bu sorular yanıt bekliyor.