Birçok alanda olduğu gibi, vatandaşın bankacılık sektöründen bekledikleriyle, gerçekler arasında farklılıklar söz konusudur.
Türkiye’de tasarruf sahibi kendi parasını bankada 1-3 ay ortalama vadeli
tutmasına karşılık, kendi tasarrufuna yüksek ve uygun faiz bekler. İşletmesi için ya da yatırım kredisi için bankanın kapısını çaldığında kredinin faizinin düşük, vadesinin en az bir yıl olmasını, yatırım kredilerinin 5-10 yıla uzamasını ister.
Bankalardan en önemli şikayet ise son yıllarda sık sık yaşanan krizlerde bankaların güneşli havalarda verdikleri şemsiyeyi, yağmurlu havalarda hemen geri istemeleridir. Ya faizleri hemen artırmak isterler, ya da krediyi geri çağırırlar.
Bütün bu isteklerin gerçeklerle uyumlu olmamasının ana nedeni tasarruf yetersizliği ve finans yelpazesinin enstrüman açısından yeterince çeşitlilik taşımamasıdır. O nedenle bankalar bir yandan yurtdışı tasarrufları sendikasyonlarla yurtiçi kullanımlara sunuyorlar bir yandan da yeni ve farklı enstürümanlarla, yurtiçi tasarrufları artırmaya vadeleri uzatmaya çalışıyorlar.
İşte, 2006 yılından bu yana bankaların ve özel sektör kuruluşlarının çıkarmaya başladıkları bono ve tahviller esas itibariyle tasarruflarda artışı ve vade uzamasını amaçlamaktadır. Ama varılan büyüklüğe baktığımızda henüz bu pazarın ülkemiz finansı içersinde büyüklüğünün çok önemli olmadığını söyleyebiliriz. Ancak, hızla gelişmekte olmasını da sevindirici bir unsur olarak altını çizmemiz gerekir.
Bankalar bono tahvil ihraçlarında ağırlık taşıyorlar. Mevduattan daha uzun vadeli kaynak elde ediyorlar. Kredi fonlarını daha uygun ve daha uzun vadeli bir kaynakla geliştiriyorlar. Bono ve tahvil ihraç eden şirketler ise kendileri için banka kredilerine alternatif bir enstrüman aracını kullanma imkanını sağlıyorlar. Bono tahvil alan sermaye şirketleri tasarruf mevduatındaki yüzde 15’lik stopaj oranının sıfıra inmesi ile daha yüksek getiri sağlıyorlar.Bono tahvil alan bireyler de banka stopajlarını yüzde 5 aşağı çekebiliyorlar. Ayrıca, hem şirketler hem bireyler en önemli tasarruf yatırımı olan Hazine bonolarından daha yüksek bir getiri elde edebiliyorlar.
Böylece finansal enstrüman yelpazesi içersinde son 6 yılda yer alan banka ve özel sektör bono tahvil ihracı “Kazan kazan ilkesine uygun” bir sonucun yaratılmasını sağlıyor. Bankalar tasarruflardan yararlanmada çeşitlenme ve vade uzatma imkanı elde ediyorlar. Şirketler banka kredisine alternatif kendileri için daha belli kurallı bir imkana sahip oluyorlar. Satın almalarda daha yüksek getiri elde ediyorlar. Bireyler de farklı ve getirisi devlet tahvili üstünde bir yeni enstürmanla tanışıyorlar.
Ama tahvil ve bono ihracı rakamlarına baktığımızda hem bankalar ağırlıklı olduğuna, hem de bugün için finans yelpazesindeki payının düşük olduğunu görüyoruz. 2012 yılı beklentileriyle ilgili bankacıların açıklamalarında ise bu alanda hızlı bir ivmelenme olacağına inandıklarını öğreniyoruz.