Büyüme sürdürülebilir olduğunda iyidir. Yoksa kaynak israfına neden olur. İsraf olacak olan, özel kesimin kaynaklarıdır.
Türkiye’deki güncel iktisat politikası tartışmasının kısırlığı moralinizi bozmuyor mu? Benimkini bozuyor. Bugün müsaadenizle ortadaki ‘son derece engin’(!) ‘ısındı mı, ısınmadı mı?’ muhabbetine bir dokunayım. Hazır dün ilk çeyrek büyüme rakamları açıklandı. Ekonomimiz 2011’in ilk çeyreğinde beklentilerin üzerinde, iç talebe dayalı büyüdü. Zamanıdır. Ekonomi hızlı üretim toparlanması nedeniyle ısınmış mıdır? Evet, ısınmıştır. Peki, bunun göstergesi var mıdır? Elbette vardır. Cari açık, bizatihi tam da bunun en temel göstergesidir. Cari açık tarihi düzeyde ise ekonomimizdeki ısınma da tarihi düzeyde demektir. Dikkatli olmakta fayda vardır. Ekonomi yönetiminde temkin iyidir.
Döngüsel bir hareket
Bu durum sonradan böyle olmuş da değildir. Ezelden beri böyledir. Türkiye’nin problemi yüksek büyüme oranlarına erişebilmek değil, bu oranları birkaç yıldan fazla devam ettirememektir. Türkiye’nin 1980’den beri büyüme oranlarını bir çizgi grafiğe yerleştirseniz, ne görürsünüz? Büyüme macerasının bir testerenin ağzı gibi olduğunu görürsünüz. Testereden tek farkımız, bizim grafikte testerenin dişlerinin simetrik olmamasıdır. Türkiye ekonomisi bir yıl yüzde 7 büyür, sonra yüzde 5,5’e iner, sonra olur yüzde 0,5, ertesi yıl kesin eksi büyüme yılıdır. Bir kriz olur ve arada büyüyen cari açığa düzeltme gelir. İstikrar bozulur. Yeniden tedbir alınır. Hızlı büyüme varsa, nasıl sonuçlanacağı hep bellidir. Bu bir döngüsel harekettir. Ekonominin büyüme macerası, birkaç yıllık büyüme dönemlerini bir küçülme döneminin takip etmesi ile neticelenir. Bu durum ekonominin sağlıklı büyüme stratejisine sahip olmaması ile yakından alakalıdır. Stratejisi olmayan ekonomi yönetilemez.
Gelelim ısınma mevzuuna. Bir ekonominin ısınması demek, o ekonomideki toplam talebin, ülkenin üretim kapasitesini zorlamaya başlaması demektir. Artan talep ilk aşamada ekonominin temel kaynak kısıtına çarpmaktadır. Türkiye’nin kendi imkânları ile bu artan talebi karşılayabilme şansı olmadığı için, kaynak kısıtını aşmanın yolu yabancı tasarrufların Türkiye’ye doğru akmasıdır. Cari açık, ekonomimizdeki kaynak kısıtının göstergesidir ve temel makro iktisadi dengesizlik kaynağıdır. Bu ilk noktadır. Geleyim ikinci noktaya: Türkiye’nin bugünlerde bir iktisadi programı var mıdır? Sorarsanız, Orta Vadeli Program (OVP) vardır. Peki, 2010 ve 2011 yılları için OVP’de öngörülen büyüme oranı nedir? Bakarsanız, sırasıyla yüzde 6,8 ve yüzde 4,5’tir. İmdi, OVP eğer hükümetimizin programıysa, 2010 büyümesi yüzde 6,8’i, 2011 büyümesi yüzde 4,5’i aşarken, ekonomi, politika parametreleri çerçevesinde ısınmaya başlamış demektir. Bu durumda, temkinli bir hükümetin 2010 ve 2011’de, 2009’da uygulamaya konulan, genişletici para ve maliye politikalarından nasıl çıkılacağına ilişkin bir çerçeve çizmesi gerekir. Öyle mi olmuştur? Politika parametreleri değişmeye başlamış mıdır? Hayır. Tam tersine, değil politika parametrelerini sıkılaştırarak tedbir alma temkinliliğini göstermek, “2011 bütçesi genişletici maliye politikası içermektedir” diyen uluslararası kuruluş raporlarının yayımı engellenmiştir. Bu durumda, OVP de yoksa el yordamı ile gidiyoruz demektir. Bu kötüdür.
Üçüncü nokta ise şudur: TEPAV Mali İzleme Raporları’nda da vurgulandığı gibi, 2009 ve 2010’da yapısal bütçe açığı küçülmemiş, önemli ölçüde artmıştır. Tek seferlik gelirler dışarıda bırakıldığında, faiz dışı fazla neredeyse sıfıra dayanmış gibi durmaktadır. 2011 için de yapısal bütçe açığı, genişletici bir politika perspektifine işaret etmektedir. Bunu 2009 için anlamak mümkün. Hadi şimdiye kadarını da anlayalım, seçim vardı. Ancak bu dönemin artık sona erdiğinin açıklıkla ifade edilmesi, kaybedilen politika kredibilitesinin geri kazanılmaya başlanması için faydalı olacaktır. Büyüme sürdürülebilir olduğunda iyidir. Yoksa kaynak israfına neden olur. İsraf olacak olan, özel kesimin kaynaklarıdır. 2011’in ilk çeyreğindeki yüzde 11’lik büyüme oranı 12 Haziran seçimlerine dayalı genişletici politikalardandır. Seçim artık bitmiştir. Artık tedbir alma zamanıdır.
Güven SAK