“Düşük hızlı internet erişimi olan, yerli otomobil değil, olsa olsa, mesleksiz, ezik nesiller üretir.”
Türkiye internete hızlı erişimde hala geridedir. Hızlı internet erişimi hem yeterince yaygın değil, hem de pahalı. Geçmişe göre iyi ama hala kötü. Hızlı internet erişimi olmaması demek ne demektir? Hiç düşündünüz mü? Bu çağda, hızlı internet erişiminden yoksun olan ülkenin yerli otomobili olmaz. Hızlı internet erişiminden yoksun olan yerde inovasyon olmaz. Lafı olur da kendi olmaz. Hızlı internet erişimi toplumları ve ülkeleri birbirine bağlar. İnternette hızlı dolaşamayan eziktir ve ezik kalır. Bugün azıcık bu konuya takılayım.
Bu aralar ufaklıklar arasında “ezik” moda. Ben bizim Sarp’tan öğrendim. O daha yeni altıyı devirip, yedi oldu. Ben küçükken çocuklar arasında böyle bir ifade yoktu. Ezik demek, bir nevi hayatın kaybedenlerinden olmak demek. Milletin ayağının altında kalmak demek bir nevi. İngilizcedeki “loser” karşılığında kullanıyorlar bu ifadeyi çocuklar. Daha o yaşta kafalarında böyle bir kavram da şekilleniyor artık. Ben küçükken böyle değildi. Ya da aradan çok zaman geçtiği için o günleri unuttum. Her neyse. Bu yeni ifade derdimi anlatmak için bana pek müsait geldi. Bugün onu azıcık cümle içinde kullanayım, müsaadenizle.
Türkiye’nin geniş bant internet erişimindeki yerine hiç baktınız mı? OECD’nin kocaman bir veri tabanı var bu konuda (OECD broadband portal). Bir bakın. Türkiye’de geniş bant internet abone sayısı yaklaşık 7 milyon. Hadi diyelim Amerika’daki 85 milyon abone nüfusla alakalıdır. Ama bakın nüfusu bize benzeyen Kore’de 17,5 milyon abone var. Abone sayısı, hızlı internetin yaygınlığı konusunda, sizi tatmin etmediyse, hızlı internet erişimine sahip hane oranına bakalım. Kore’de toplam hanelerin yüzde 97.5’i hızlı internet erişimine sahip. Geçenlerde Amerikan New York Times’ta o hızı daha da artıracak yeni bir kamu projesinden bahsediliyordu. Türkiye’de hızlı internet aboneliği olan hanelerin toplam hanelere oranı yüzde 34, 2010 rakamlarına göre. 2007 yılında bu oran yüzde 17 civarındaydı. Yüzde 17’den yüzde 34’e çıkmak iyi, ama yetmez. Bölgede rakibimiz sayılabilecek, Polonya’da, bu oran 2007’de yüzde 29’du, 2010 itibariyle yüzde 59 olmuş. Artıyorsa her yerde artıyor yani. Peki ya maliyeti? Bakın orada da rakiplere göre pek iyi bir yerde değiliz. Hızlı internet erişiminde, belli bir büyüklüğün ötesinde, iletişimde fiyat ucuzluyor mu diye bakmak iyidir demişlerdi bana bu işi yapanlar. Bakın orada Türkiye’nin yeri iyi değil. Türkiye’de hızlı internete ortalama 78 dolar aylık ödenirken, aynı erişim düzeyi için Kore’de 46 dolar ödeniyor. Polonya’da 45 Mbs üzeri aynı erişim paketi ise 55 dolar düzeyinde. Aynı paket Fransa’da 50, Almanya’da 58 dolar. Böyle bakınca gördüğüm şudur: Türkiye, Avrupa Birliği ülkeleri içinde, en az yaygın ve en pahalı hızlı internet erişimine sahip ülke konumundadır. Bu kötüdür.
Neden kötüdür? Neden internete hızlı erişemeyen ezik kalır? Buradaki ‘ezik’in manası nedir? Ezik şudur: Hızlı internet nimetinden faydalanamayan ülkenin programcıları düşük saat ücreti ile çalışırlar. Küresel ekonomiye, otoyolla değil de toprak yolla bağlanmış olurlar. Daha az para kazanırlar. Hepsi de aynı üniversiteden mezun biri Amerika’da, biri Türkiye’de, biri Kore’de, biri Filistin’de ikamet eden dört programcı birbirinden farklı para kazanır. En az bağlantısı olan yerde olan en az parayı kazanır. Hızlı internet erişimi en kötü olan yerde, saat başı programcı ücretleri en düşük kalır. Aşağıdaki tablo farklı ülkelerden programcılar için günlük ücret düzeylerini göstermektedir.
Yerli otomobil üretimi lafla olmaz. Düşük hızlı internet erişimi olan, yerli otomobil değil, olsa olsa, mesleksiz, ezik nesiller üretir. İnternete hızlı erişemeyen eziktir. Çağımız böyledir. Pardon yani.