Türkiye’ye her fırsatta Avrupa standartlarını dayatan siyasetçi, basın mensubu, uzman, siyaset bilimci ve niceleri bugünlerde bir konuyu ısrarla görmezden gelmeye devam ediyorlar. Skandal ortaya çıktığından beri bekliyorum, bizim entel takımından bir açıklama gelir mi diye. Ama yok; ortada yoklar. Sanki bu olay hiç yaşanmıyormuş gibi davranıyorlar.
Sayın Başbakan’ın ifadesinin ardından moda tabir olan deyimle tekrar ifade edelim: Ülkenin insan hakları savunucuları, hukukçuları, yandaşı, bilim adamı, siyasetçisi ve cümle AB taraftarı toptan olaya Fransız… İngiltere’de ortaya çıkan tele kulak skandalından bahsediyorum. Konu İngiltere’nin gündemini yaklaşık 15 gündür meşgul ediyor. Medya patronu Rupert Murdoch’ın sahibi olduğu “News of the World” Gazetesi çalışanlarının da karıştığı yasa dışı telefon dinleme skandalıyla yer gök inliyor.
Basın kuruluşundan gerçekleşen istifaya, Londra Emniyet Müdürü de eklendi. O da görevini bıraktı. Aslında olay ortaya çıktığı gün Başbakan Cameron’un bu tip bir ihlalin kabul edilemez ve cezalandırılması gereken bir eylem olduğu açıklaması dikkatleri burada yoğunlaştırdı.
“Murdoch’ın 1968 yılında İngiltere’de satın aldığı ilk gazete olan “News of the World”, skandalın büyümesiyle kapatıldı. Ülkenin en yüksek tirajlı, 168 yıllık pazar gazetesinden bahsediyoruz. Ayrıca Murdoch, İngiltere’de yüzde 39’una sahip olduğu BSkyB dijital uydu kanalının tamamını satın almak için verdiği ihale teklifini de geri çekmek zorunda kaldı.”
Şimdi araştırmalar polisin para karşılığı basına bilgi aktardığı iddialarının üzerinde yoğunlaşıyor. Şimdi ülkede polis – medya ilişkileri sorgulanmaya başlandı. Siyaset – medya patronluğu ilişkisi de masaya yatırılmış vaziyette. 13 yaşında bir çocuğun telefon dinlemelerinin soruşturma amaçlı haber haline dönüşmesiyle başlayan olaylar, anlaşılan o ki ciddi biçimde gündemi meşgul etmeye devam edecek.
Gelelim bize… Türkiye’de ilgili ilgisiz tüm vatandaşlar yasa dışı bir biçimde dinlendiğini düşünüyor mu, evet… Özel hayatın gizliliği ilkesini yerle bir ederek, insanların telefon konuşmaları savcının iddianamesine girmeden bu ülkede ortaya saçıldı mı; bunları gazeteler yayınladı mı? Yanıtı çok açık… Ülkenin sade vatandaşına ‘dinleniyorsun’ korkusunu verip, bakanlık düzeyinde ‘siz de sakıncalı şeyler konuşmayın’ denilebiliyorsa, siyasetçisinden hukukçusuna herkes BBG evi gibi kayıt altına alınıyorsa, neden ses çıkmıyor?
Geçtim sade vatandaştan, sözde AB standartlarından bahsedenler nerede? Çifte standardı bu kadar insanların gözünün içine sokup, yaşananlara Fransız kalmayı nasıl beceriyorsunuz? Şimdi İngiltere de emniyet güçleri, siyaset ve medya arasındaki ilişki sorgulanıyor.
En yakın örneğini verelim. Futbol bugünlerin en popüler gündem maddesi. Şike soruşturmasından bahsediliyor, savcı daha iddianamesini hazırlamamış, neyin ne olacağı belli değil, ama Rasim Ozan Kütahyalı çıkıp 140 kişi daha gözaltına alınacak’ cinsinden bir açıklama yapabiliyor. Garip olanın ise kimse ‘nereden biliyorsun’ diye sormuyor. Çünkü üç aşağı beş yukarı herkesin bu sorunun cevabı hakkında fikri var. Bir tek merci hariç: Yetkililerin… Zira onlar İngiltere’de yaşananlara olduğu gibi, kendi ülkesinde yaşananlara da Fransız…