Küresel mali piyasalar haftaya dalgalı başladı. Asya ve Avrupa borsaları düştü. Kar nedeni ile yazıyı erken yolluyorum. New York daha açılmamıştı. Öte yandan parite çok az kıpırdadı; 1.31 civarında yatay seyretti.
İçeride TL değer kaybetti. Döviz sepeti 2.07 TL’ye yükseldi. İşaretler döviz piyasasının kolay sakinleşmeyeceği yönünde geliyor. Bu koşullarda kurdaki dalgalanmanın sürmesi normaldir. Yunanistan bütçe denetimini Brüksel’e devretmeyi reddetti. Hak veriyorum. Maliye politikası üzerinde fiilen fazla yetkisi kalmadığı doğrudur. Ama üslup çok önemli; zarf-mazruf hikâyesi. Açıkça bir komiser atama önerisi çok çirkindi.
“Madde 4 konsültasyonu”
Önce geri planı hatırlatalım. Türkiye’nin IMF’le son Standby Anlaşması dört yıl önce bitti. Küresel krizin orta yerine rastgelmişti. Anlaşmanın yenilenmesi için tam saha pres uygulandı. “IMF lobisine” o zaman karşı çıktım. Zaten başarılı olmadı.
Yani 2008 sonrasında Türkiye özel statüsünden çıktı. Sıradan üyelere uygulanan belirli aralıklarla ülke ekonomisi hakkında rapor hazırlama düzenine geçildi. IMF dilinde buna “Madde 4 konsültasyonu” deniyor.
Raporun özeti aralık başında açıklandı. Tek paragrafla değindim. 2012’de yüzde 2 büyüme, yüzde 7.8 dış açık öngördüğünü söyledim. IMF-tarzı “sert iniş” senaryosudur dedim. Hafta sonu raporun kendisi yayınlandı.
Dolayısı ile raporun ana gövdesi ekim içinde yazılmış; son halini kasım başında almış. Halbuki küresel ekonomide ve Türkiye’de tarih çok hızlandı. Değerlendirirken arada köprülerin altında çok sular aktığını unutmamak gerekiyor.
Köşe yazarı olmasam IMF raporunu basıp okur muydum? Sanmıyorum. Türkiye ekonomisinin IMF, OECD, Dünya Bankası vs. uluslararası kuruluşlardan izlendiği dönem çok geride kaldı. Artık güncel ve gerçekçi analizler içeride yapılıyor.
IMF reçetesi değişmez
Doğal olarak, 117 sayfalık bir raporda ilginç şeyler de var. Bazı “kutular” ilgimi çekti. Örneğin dış rekabet gücü ve döviz kuru ilişkisi araştırılıyor. Sevdiğim konudur. Aynı şekilde bütçe dengesinden konjonktür etkisini temizleme yöntemleri açıklanıyor. Önemlidir.
Raporun belirgin bir teması var. IMF son dönemde uygulanan makro politikalara karşı çıkıyor. Özellikle para politikasını eleştiriyor. Faiz artışı istiyor. Yani eski usul (ortodoks) para politikasının daha iyi sonuç vereceğini savunuyor.
Amaçlarda bir ayrışma görülmüyor: “Sıcak para” girişine karşı tedbir almak; kredileri yavaşlatmak; enflasyon, kur ve üretimde volatiliteyi azaltmak. Aklın yolu birdir; aynı görüşteyim. Hedefler bunlardır.
Ancak, IMF mevcut politikayı bu hedefler için yetersiz görüyor. Kibarca, yazdığı “sert iniş” senaryosunu yapılan politika hatalarına bağlıyor. Geleneksel politikada kalınsa “yumuşak iniş” sağlanırdı demeye getiriyor.
Bunları uzun süredir tartışıyoruz. Ayrıntılarına girmiyorum. IMF reçetesine eleştirilerimi çok yazdım. Mevcut politika daha gerçekçidir; üstelik başarılıdır. Neticede IMF’in 2012 tahminlerini gerçekçi bulmuyorum.