Son iki çeyrekte özellikle de son çeyrekte özel tüketim harcamaları çok açık biçimde eğiliminin oldukça üzerinde.
Yine konular üzerime üzerime gelmeye başladı. Elbette bir şikâyetim yok; şu yaz günü “Şimdi ne yazacağım” diye hangi köşe yazarı düşünüp durmak ister ki? Lakin salı günü bıraktığım yerden sürdürmek istiyordum, istemek ne kelime, ‘sürdüreceğim’ diye söz vermiştim, sürdüremiyorum, yani sözümde duramıyorum, sonraya kaldı, affola.
Nedeni şu: Yok ısındıydı, yok ısınmadıydı, ısındı ama ısınmadı velakin… Isınan ya da ısınmayan her neyse, aslında ‘her ne’ değil, ekonomi, lütfen rahat bırakın kardeşim. Gelin bir an için ısınma tartışmasını sorun var ya da yok tartışmasına dönüştürün, söz veriyorum ısınma tartışmasına ben de katılacak ve de ortalığın oldukça ‘sıcak’ olduğuna dair emareler göstereceğim.
Şimdi, elinize bilmediğiniz bir ülkeye ilişkin birtakım veriler verseler ve o ülkenin karşılaşabileceği riskler hakkında yorum yapmanızı isteseler ne yaparsınız? Çok şükür şimdiye kadar kimse benden böyle bir şey istemedi; muhtemelen gözleri (kör olsunlar demiyorum ama mesela toz kaçmasında ne gibi sakınca olabilir o gözlere?) tutmadı bu köşenin yazarını, neyse ne. Ben olsam (olamadım) öncelikle şunlara bakarım: Reel faiz yüksek mi? Yanıt evetse, nedeni ne? Bütçe açığı yüksek mi? Kamunun borç stoku yüksek mi? Tüm bunların yanıtları ‘hayır’ şeklinde olabilir. O zaman bankacılık sektörü verilerine bakabilirim mesela. Ne tür riskler var? Açık pozisyon? Geri dönmeyen kredi sorunu? Kısa vadeli borçlar? Bu tür riskler yoksa içim rahat etmez bu sefer ödemeler dengesine dönerim yüzümü. Cari açık ne durumda? Cari açık yüksekse, nasıl finanse ediliyor? Uzun vadeli borçla mı? Kısa vadeli borçla mı? Araştırmam, illa belirttiğim sırada olması gerekmiyor, böyle sürer gider.
Şimdi Türkiye’de cari işlemler açığı çok ama çok yüksek bir düzeyde mi? Evet, öyle. Peki, uzun vadeli borçla mı finanse ediliyor? Ne yazık ki, hayır; ağırlıkla kısa vadeli borçla finanse ediliyor. Bırakın ısınmayı falan. Bu, bir sorun mu değil mi? Bana sorarsanız evet bir sorun, özellikle dünyanın bu koşullarında çok önemli bir sorun. Baksanıza, şimdi sıra “İtalya batacak mı” tartışmasına geldi. Daha ötesi var mı? Gelelim ısınma tartışmasına.. Ben olsam gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) rakamlarına bakacağıma, özel tüketim harcamalarına bakarım. Uç noktada tüm GSYH’niz ihracatınızdan oluşabilir. Diğer uç noktada ise hiç ihracat yapmıyor, tümüyle yurtiçinde tüketiyor olabilirsiniz. Isınma tartışmalarını enflasyon çerçevesinde yapıyorsanız, hangisi daha çok ısınmaya işaret eder? Yerim kalmadı, ayrıntıya gerek yok; yanıt açık olmalı: Elbette tüketime dayalı bir GSYH artışı.
Grafikte özel tüketim harcamalarının (GSYH’nin yüzde 70’i) mevsimlik hareketlerinden arındırılmış halinin uzun dönemli eğiliminden sapması gösteriliyor. Son iki çeyrekte, özellikle de son çeyrekte özel tüketim harcamaları çok açık biçimde eğiliminin oldukça üzerinde. Yüksek cari açık ile bu olgunun arasında yakın bir ilişki var. Elbette eğilimi şu ya da bu biçimde hesaplayabilirsiniz. Ama insaf; tüketimin şu andaki değeri ile eğilimi arasında o kadar büyük fark var ki, başka yöntemle eğilimi hesaplarsanız farklı ne bulacaksınız ki? Bu ‘ısınma’ değildir de nedir? Isınma için illa buharlaşma mı gerekir?
Allah hepimizi buharlaşmadan korusun.