İçinde bulunduğumuz günler muhasebe haftası… Türkiye gibi ekonominin yarısının kayıt dışında olduğu bir ülkede aslında en önemli gündem maddelerinden biri olması gerekiyor. Nedenleri ve sonuçlarıyla birlikte…
Fakat Türkiye’de kimsenin samimi olarak kayıt dışılıktan şikâyetçi olduğunu sanmıyorum. Eğer bir ülkede siyasetin finansmanı kayıt altına alınamıyor; siyasetçinin parası kayıt dışı bir biçimde havada uçuşuyorsa, o ülkede gerçekten kurallı bir iktisat talebinden bahsetmek mümkün değil.
Türkiye’deki firmaların denetimini adım adım 4 tane uluslararası şirkete devretmeye çalışan bir iktidarın döneminde, muhasebeciler ne kadar seslerini duyurur; ciddi endişelerim var.
Peki o zaman biz de 10 yılı aşkın süredir Türkiye’yi yöneten bu ‘daimi mağdurlar’ın performansının muhasebesini yapalım. Ne yazık ki gözüken fotoğraf Türkiye’ye bir koydularsa, on aldıkları yönünde… Çok kabarık bir fatura ama birkaç örnek verelim:
Mesela 2013 yılı Ekim ayı itibariyle 2003 döneminden bu yana örtülü ödenek harcamalarına bakalım. 2003’de 103 milyon TL ile başlayan 2013 Ekim’de 1 milyar TL’yi geçen örtülüde 10 senede 6 milyar 72 milyon TL harcandı. Bu para nereye gitti?
Kredi kartı sayısı 2002 sonundan bugüne kadar yüzde 261 oranında arttı. 60 milyon adet civarında değişen kartlar ve ilave tüketici kredileriyle bugün vatandaş batık durumda. 2002 senesinde toplam borç içinde hane halkının oranı yüzde 4 iken, bugün yüzde 60’lara vurdu.
Özel şirketlerin dış borcu İSO Başkanı’nın geçen gün açıkladığı üzere 270 milyar dolar… IMF’ye borcu kapatmakla övünüyorlar ama toplamda iç dış 600 milyar doları geçen bir borçla karşı karşıyayız. Üstelik madem muhasebe yapıyoruz; bu sene kısa vadeli borç ve cari açık finansmanı için gereken taze para miktarı da 230 milyar dolar civarında…
Ekonomi tam bir felaket… İç piyasada nakit sıkışıklığı, kangren haline gelen ödeme problemi, 14 – 15 ay vadeyle mal satmak zorunda kalan küçük işletmeler, gizlenmekte bile zorluk çekilen bir işsizlik gerçeği, sıfır sorunla başlayıp, sorunsuz ülke bırakmayarak açmaza düşülen ve kârlılığı azalan ihracat pazarı, ithal mala kaptırılan iç pazar. Tarımı söylemiyorum bile…
Peki boyutu biliyor muyuz? Tam olarak hayır. Çünkü Sayıştay denetim yapamıyor. Anlaşılan o ki önümüzdeki üç yıl boyunca da yapamayacak. Yani gerçekten denetlenmeyen ve ibra edilmeyen bir sanal bütçe gerçekleşmesi ile karşı karşıyayız.
AVM’lerin hakimiyetine geçen bir perakende pazarı, eriyen esnaf gerçeği de ortada. Sadece ekonomide mi? Hukukta, çevrecilikte, dış politikada, iç politikada, eğitimde, sağlıkta ve inşaat başta olmak üzere aklınıza neresi gelirse karşınıza çıkan bir soygun ve iflas görüntüsü..
Bir tarafta 2013 yılında kadına şiddet karnesi: 214 cinayet, 163 tecavüz… Öte tarafta Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın ifadesiyle Suriye’ye giden spor amaçlı silahlar… Neresinden bakarsanız bakın şiddet yanlısı bir fotoğraf.
Bir de üç beş kuruş olarak nitelendirilen ve sıfırlanamayan 30 milyon Avro var ki, onun muhasebesini de bu ülkeyi yönetenlerin kaldıysa vicdanına bırakıyorum. Deniz Feneri’ni çamaşır makinesinde yıkamak isteyenler, bu iddialara da aynı muameleyi yapmak istiyorlar. Ama artık kirler çamaşıra işlemiş, çıkmıyor.
Bu iktidarın muhasebesinin faturasını ödeyen halk ise ikiye ayrılmış vaziyette. Birileri ‘rezalet’ diye bağırırken, birileri de ‘soyarsa soysun’ diye haykırıyor. Ama kimsenin unutmaması gereken bir gerçek var. Bu faturayı iktidar değil, soysun diyenle, rezalet diye bağıranlar birlikte ödeyecek. Kendinize gelin…
Çetin bey daha öncede size yazdım sizde teyit ettiniz ama hala ekonomist gibi yazmaya devam ediyorsunuz.
Bir insan anlamadığı bir konuda neden bu kadar ısrar eder acaba?
Madem bu ülke ekonomisi felaket durumda o zaman şu sorularıma cevap verirmisiniz?
1- 12 sene önce her 3-4 yılda bu ülkede kriz çıkardı? son 4-5 yıldır avrupada vede Amerika krizle boğuşurken bu ülkede çok fazla sorun olmadı vede 12 yıldır bu ülkede neden krize girmiyor ( Bazıları bu ülkenin krize girmesi için çok çabalıyor ama beceremediler)
2- 2001 yılında TMSF ye devredilne banka sayısı 23 son 12 yıldır kaç banka TMSF’ye devredildi
3- 2001 yılında IMF’den alınan borç 27 milyar dolardı son 12 yıldır ne kadar alındı
4- 2001 yılında dolar kuru 600.000’den 1,750.000 gittiÄŸi zaman sorun yoktu 2013 yılında 1,75’den 2,30 gidince niye sorun oldu
5-2001 yılından önce bu ülke yıllık olarak ne kadar faiz ödüyordu şimdi ne kadar ödüyor
6- 2001 yılında bu ülkenin borç oranı (GSMH) %65 iken ekonomi felaket değildide şimdi %36 olunca niye felaket oluyor
7- Bu ülkenin 800 milyar dolar GSMH geliri var bunun %36 borç olduğuna göre 600 milyar dolar borç nereden geldiğini bir zahmet açıklarmısınız
8- Eriyen esnaf diyorsunuz 2010-2011 yılında avrupada krizle boğuşurken Türkiyede araç satış rekoru kırıldığından haberiniz var mı?
9- Ä°stanbul, Ankara gibi büyük ÅŸehirlerde normal 120 m2 yeni bir daire 200 bin TL’den aÅŸağı satılmadığı bir ortamda nasıl oluyorda ekonomi felakette oluyor
10- 2002 senesinde toplam borç içinde hane halkının oranı yüzde 4 iken, bugün yüzde 60’lara vurdu diyorsunuz 2002 yılında bu ülkede kullanılan konut kredisi 5 milyar TL’den bugün 60 milyar TL’nin üstüne çıktığından haberiniz var mı? 2002 yılından önce ev almak hayalden öte iken bugün nasıl oluyorda herkes rahatlıkla ev alabiliyorlar? Ekonomi felaket durumda olsa bu kadar insan ev alır mı
Bende size diyorum Sayın Çetin Ünsalan kendinize gelin gerçekleri çarpıtmaya çalışmayın kimse inanmıyor
Millet lafa değil icraate bakıyor
Üslubunuz oldukça çirkin ama anlıyorum ki sempatizanı olduğunuz parti nedeniyle buna çok şaşırmaman gerekiyor. Şu veya bu partiye angaje biri olmadığım için bu duyguyu anlamamı beklemeyin. Ben size ekonomist değil, gazeteciyim dedim. Ekonomiden anlamadığımı söylemedim. Teoriden de anlarım, esnaf çocuğu olduğum için pratikten de merak etmeyin. Halen de muntazam esnaf, kobi ve farklı türde şirket sahipleri, yetkilileri ve çalışanlarıyla bir arada olmayı tercih ettiğim için sizin plaza gazetecilerinizden biraz daha önce görüyorum gerçeği o kadar. Okurlarımla ve tv izleyicimle polemiğe girmek huyum olmadığı için size saygımdan özel yanıt verdim. Ama sanırım sizi körleşmiş kabullerinizle başbaşa bırakmak imiş doğru olan. Merak etmeyin. Pazartesi günü size bu soruların yanıtı köşemde tek tek vereceğim. Lakin tarzınızda ve üslubunuzda çirkinleşme gördüğüm için bu size son yanıtım olacak. Onu da açıktan yazdığınız için okurlarıma hürmetimden köşemde paylaşacağım. Ama ikincisini beklemeyin.
Saygısızlığınıza rağmen saygılarımla
Çetin Ünsalan
Çetin bey uslubunuz çok çirkin demişsiniz 2 gün öncede kibar tavrınızdan dolayı teşekkür ederim diye mail gönderdiniz bir karar verin. Sanal ortamda dahi olsa kimseye hakaret etmem, çünkü amacım birilerine hakaret değil gerçekleri anlatmak
Hangi üslubumdan rahatsız olduğunuzu yazarsanız sevinirim
Hayatımda hiçbir partiye üye olmadım hala üye değilim ama benim rahatsız olduğum nokta milleti saf zannetmenizdir
12 yıldır bu ülkede oyunu artıramayan bir muhalefet var ama siz ısrarla bunu görmemezlikten geliyorsunuz. Bugüne kadar muhalefeti eleştirdiğiniz bir yazınız varsa paylaşında bizde görelim
Esnaf çocuğunuz olmanız herşeyi bildiğiniz , yada piyasayı daha iyi okuduğunuz anlamına gelmez
22 yıldır bizde o piyasanın içindeyiz bir gecede nasıl dolar kurunun %100 yükseldiğini aylık %10 gecikme faizler uygulandığınıda iyi biliriz
Bu ülkede gecelik %7500 faizler uygulandığınıda biliriz. Esnaf iş yapamadığından dolayı Başbakanlıkta yazarkasalar fırlatıldığınıda biliriz.
Geçen sene gezi olaylarından başlayıp 17 aralık operasyonlarına kadar yapılan pretostolarında hangisinde iş yapamıyoruz geçinemiyoruz diye bağıran bir insan gördünüz.
Bütün yazılarınızda muhalefeti desteklediğiniz açıkça belli, iktidardanda nefret ettiğiniz açıkça ortada diyeceksiniz bunlar suç mu tabiki değil herkes özgürce hakaret etmemek şartıyla eleştirebilir yada övebilir
ama iş gerçekleri çarpıtmaya başlanırsa birileride işin öyle olmadığını söyler
Ben gazeteci falan değilim ekonomiden iyi anlarım, eğer ortada birileri yanlış bir yorum yapıyorsa bende fikrimi açıkça yazarım
Siz fikirlerinizi açıkça yazın ama tarafsız olmaya çalışın, tarafsız olmayan birisi çokta inandırıcı olamaz, mutlaka yanlışlıklar eksiklikler eleştirilir ama yapılan doğrularada doğru demek bir erdemliktir.
Kimseye saygısızlık yapmam herkesede saygıları sunarım