Biz “zor zamanda iktisat politikası” falan diye takılırken tartışma tırmanıverdi. Ekonomi yorumcularına hükümet üyeleri de katıldı. Ekonomiden sorumlu eski bir bakan da topa girdi. Bir gaz-fren meselesinin içine yuvarlandık.
Sorunun bir boyutu büyümenin yavaşlıyor olmasıyla ilgili. 2012 yılının ikinci üç ayının büyüme sayıları beklenenden kötü geldi. Üçüncü çeyreği henüz bilmiyoruz ama işaretler çok iç açıcı değil. Sanki yılın geri kalan kısmında ekonomi daha da yavaşlayacakmış gibi bir beklenti oluştu. Bunun üzerine resmi ve gayri resmi gaza basma istekleri yoğunlaştı.
Biz büyümeyi tartışırken bütçe gerçekleÅŸmeleri açıklandı. Bütçede hedeflenenin epeyce ötesinde bir açık oluÅŸtuÄŸu görüldü. Son yıllarda en büyük fiyakası “mali disiplin” olan ekonomi yönetiminin canı sıkıldı. Bütçe açığının denetim altına alınmasını için frene basılacağı açıklandı.
Aslında büyümenin yavaşlaması ile bütçede bozulma olması birbirinden pek bağımsız değil. Ekonomi yavaşlayınca gelir oluşumu da yavaşlıyor. Gelir artışlarının yavaşlaması yerli ve yabancı mal-hizmet talebinin de yavaşlamasına neden oluyor. Bu arada büyümenin yavaşlamasında etkili olan beklenti bozulması da harcamaların azalmasına katkı yapıyor. Sonuçta harcamalardan elde edilen dolaylı vergi geliri de azalıyor. Bizim gibi vergi yapısı fazlasıyla dolaylı vergilere yaslanan ekonomilerde bu tür vergi azalması daha büyük boyutlu oluyor. Sonuçta bütçe açığı büyüyor.
Yani sorun birken (büyüme) iki oluyor (büyüme artı bütçe). Yavaşlayan ekonomin yanına bir de kamu açığı büyüyen bir ekonomi geliyor.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ.