Mal sattığımız ülkelerin büyüme oranlarına bakacağım ve ihracatımız ile ilişkilerini gözden geçireceğim.
IMF’nin geçenlerde yenilediği tahmine göre, 2011’de yüzde 1.6 oranında büyüyen Avrupa’nın 2012 yılında yüzde 0.1 oranında küçülmesi bekleniyor. Euro Bölgesi için küçülme tahmini ise yüzde 0.5 düzeyinde. Hafta başında 2011’in dördüncü çeyreğine ilişkin büyüme oranı açıklandı. Buna göre, hem Euro Bölgesi hem de bir bütün olarak AB bir çeyrek öncesine kıyasla yüzde 0.3 küçüldüler. İhracat yaptığımız ülkelerin büyüme oranları ile ihracatımız arasında yakın bir ilişki olması beklenir. Elbette bir ülkeye yaptığımız ihracatın ne düzeyde olacağının tek belirleyicisi o ülkenin büyüme hızı değil. Döviz kuru ve sattığımız malın kalitesi de önemli. Bunların etkilediklerini unutmadan, mal sattığımız ülkelerin büyüme oranlarına bakacağım ve ihracatımız ile ilişkilerini gözden geçireceğim. 2002-2011 döneminde her ülkeye yaptığımız ortalama ihracat, en büyükten en küçüğe doğru sıralandığında şu tablo ortaya çıkıyor. Başta Almanya var. Söz konusu dönemde ihracatımızın yüzde 12’si bu ülkeye. Peşi sıra İngiltere (yüzde 7.3), İtalya (yüzde 6.6), Fransa (yüzde 5.5) ve ABD (yüzde 5.5) geliyor. İlk on iki ülkeye ihracatımız, toplam ihracatımızın yüzde 50’sini oluşturuyor. Ülke sayısını yirmi bire çıkardığımızda ise toplam ihracatımızın yüzde 70’ine ulaşıyoruz.
Bu yirmi bir ülkeyi alıyorum. Bu ülkelerin 2002-2011 dönemindeki yıllık büyüme oranlarını, ihracatımız içindeki yıllık payları ile ağırlıklandırıyorum. Böylelikle ihracatımızın yüzde 70’ini gerçekleştirdiğimiz yirmi bir ülke için 2002-2001 arasındaki her yıla ilişkin tek bir büyüme oranı hesaplamak mümkün oluyor. Buna ‘pazar büyüme oranı’ diyeyim. Bir ülkenin, ele alınan yılda ihracatımız içindeki payı ne kadar yüksekse, o ülkenin büyüme oranı, pazar büyüme oranımızı o kadar çok etkiliyor.
Grafik 1’de ihracatımızın artış hızı ile pazar büyüme oranımızın hareketleri birlikte gösteriliyor. İhracatımızın artış hızı soldaki eksende, pazar büyüme oranımız ise sağdaki eksende gösteriliyor. Her iki değişken arasında birebir bir ilişki yok. Ama yakın bir ilişkiye sahip oldukları da açıkça görülüyor. 2002-2011, elbette bu yakın ilişkinin varlığını kanıtlamak için uzun bir zaman dilimi değil. Ne amacım bu tür bir kanıtlama ne de basit bir grafiğin kanıt olması mümkün. İki değişken arasında yakın bir ilişki olabileceğini göstermek yeterli bu yazı açısından.
Pazar büyüme oranımızın 2012’de ulaşacağı düzey de önemli. Yirmi bir ülkeden en fazla ihracat yaptığımız ilk yedi ülkenin büyüme oranları ocak ayında güncellenmiş durumda. Güncelleme daha çok aşağıya doğru oldu. Diğer ülkeler için IMF’nin Eylül 2011’deki tahminlerini aldım; güncellenseydiler muhtemelen bir miktar aşağıya doğru güncelleneceklerdi. Pazar büyüme oranını bulmak için, ülkelerin büyüme oranları ile ihracatımız içindeki paylarını çarptığımı yukarıda söyledim. Gereken ama mevcut olmayan 2012 pazar payları için 2011’deki değerleri aldım.
Bu hesap sonucunda 2011’de yüzde 2.8 düzeyinde olan pazar büyüme oranımızın 2012’de yüzde 2.2’ye düşmesi bekleniyor. İki nokta: Birincisi, ihracat pazarımız 2012’de büyümeyi sürdürecek. İkincisi, düşüş çok belirgin değil ama sonuçta pazar büyüme oranımız düşecek. Türkçesi: İhracat, büyüme oranımıza 2011’deki katkıyı vermeyecek. Ama büyük bir engel de oluşturmayacak. Bu durumda, asıl belirleyici uluslararası risk alma iştahı olacak. Son günlerde o cephede işler yolunda gitmiyor.
Grafik 1. İhracatımızın ve ihracat pazarlarımızın büyüme oranları:
2002-2022 (%)