Gökçeada’daki 4 günlük kısa tatilimin ardından önceki gün Ä°stanbul’a döndüm. Oradayken bir fotoÄŸraf eÅŸliÄŸinde twit atmış ve “Gökçeada’da Huzurlu Bir AkÅŸamüstü” diye yazmıştım. İstanbul’a döndüm ve dolar 5.43 olmuÅŸ… Hasta kriz geçiriyor. Birisi “dil altı hapı” verin diyor. DiÄŸeri,”dil altı hapı yok aspirin verelim” diyor. Ötekisi ayaklarını yukarı kaldırın derken, diÄŸeri sıkça öksürtün diyor. Adam elden gidiyor…
Eğer ekonominin başındakiler, bir gün oynaklığın önemini anlarlarsa, o zaman daha farklı dil kullanacak ve daha etkin politikaları uygulamaya koyabileceklerdir. Şu an sanki kâlp krizi geçiren bir hastaya adeta hasta bakıcının müdahale ettiği bir durum mevcut.
Evet… yıllardır herkesin refahı arttı ve keyifler yerindeydi. Åžimdi faturayı ödeme zamanı geldi ve kavga çıkacak. Kimse ÅŸu an yaÅŸanmakta olan sürecin sorumluluÄŸunu almayacak. Kısa kestirme ve kolaycı çözümler ve cin fikirler bulmaya çalışacaklar. Nereden baÅŸlasam ne yazsam? diyorum, nereden baÅŸlasam elimde kalıyor. En sonunda “Bile bile lades” demekten kendimi alamıyorum. Sabahtan beri telefonlarım çalıyor. Brunson krizi sonrasında ilk göstermelik yaptırımlar açıklanınca yazdığım yazıda paniÄŸe gerek yok demiÅŸtim ve gerçekten de gerek yoktu. Ama bunun ardından 100 günlük icraat planı açıklandı (Özeti: BÃœYÃœYECEĞİZ!!! BÃœYÃœYECEĞİZ!!!! Paramız yok ama Devlet Yatırımları tam Gaz!!!… Ekonomi yönetimi böyle bir icraat planının doları alevlendireceÄŸinin farkında deÄŸil mi?). Sonrasında da Ä°ran’a yaptırımlar baÅŸladı. Trump önceki gece ismen Türkiye’yi de Ä°ran ile iÅŸ yapmaması konusunda uyarınca dolar 5.42’leri gördü sonra geriledi ama ÅŸimdi o seviyeyi aÅŸtı. Ä°ran ile ticareti en fazla olan ülkelerden biri olarak adeta yaptırımlar bize uygulanmış gibi… Ama dolardaki yukarı yönlü trendin devam etmesinin ve bir türlü aÅŸağı dönmemesinin sebebi olası bir krize karşı hiç bir ÅŸey yapılmayacağının anlaşılmış olmasıdır.
Kimse önünü göremiyor. 2 yıllık tahvilin faizi %22’ye gelmiÅŸ!!! MB toplanıyor ve ROM’u deÄŸiÅŸtiriyor. Güya 2.2 milyar dolarlık kaynak saÄŸlıyor, ama dolar rekor kırıyor… Hayırlı uÄŸurlu olsun. Son yazdığım yazıda bir ipucu vermiÅŸtim ama anlayana sivrisinek saz… tüyo ÅŸuydu; “EÄŸer dolar 5.05’i geçip 5.20’ye doÄŸru giderse B planınız var mı?” Maalesef ne B planı, ne de A planı yok. Bu planlar olmadığı için de dolar tüm rekorları kırmaya devam ediyor.
Ekonomi birinci sınıf öğrencilerine Adam Smith’in ekonomideki görünmez eli anlatılır. EÄŸer ekonomide herkes kendi çıkarını düşünürse, daha fazla kazanmak isterse daha çok üretir ve bu da toplumun büyümesine ve refahına katkı yapar. Ama bu görünmez el normal zamanda böyle çalışır ve ekonomiye olumlu katkı yapar. Peki ÅŸimdi yaÅŸadığımız türden anormal durumlarda nasıl çalışır? Yine herkes kendi çıkarını düşünür ve gelmekte olan tsunamiden en az zararla çıkmak ister. Ä°ÅŸte ekonomiyi geçmiÅŸte krize sokan ve ÅŸimdi de sokacak süreç de budur. Vatandaşın dolar alması nedeniyle dolar yükselmez ya da vatandaÅŸ dolar satınca düşmez. Para Harekatı kitabımda halk dolar satıyor ve dolar düşüyordu ama o bölümün baÅŸlığı ÃœTOPYA idi. Yani ekonomik bir realitesi olmayan, sadece roman olduÄŸu ve heyecan yaratmak için kurgulanmış bir bölümdü. O kitapta bir cümle vardı. “Yabancı yatırımcı kuzunun kalbine, filin beynine, Ceylanın da bacaklarına sahiptir“. Yani yabancı yatırımcı çok çabuk unutur (iyiyi de kötüyü de) kuzu kadar ürkektir ve kaçtığı zaman bir ceylan kadar hızlı kaçar buna ekonomi literatüründe “sudden stop” adı veriliyor. Aynı durum yerli tüketici ve yatırımcı için de geçerlidir. Åžu ana kadar parça parça çıktılar ama ÅŸu an artık alanen çıkıyorlar. Tahvilleri satıp kaçıyorlar. Çünkü sadece enflasyon deÄŸil, bütçe açıkları da artacak. Açıklanan 100 günlük icraat planında sadece tek amaç var. Harcayalım, Büyüyelim! Ama baÅŸkasının parasıyla büyüyelim. Dövizdeki artışın önemli bir nedeni de budur. “Kanal yapacağız, oradan gemiler geçecek ve bize döviz kazandıracak…” söylemi kurları artırır ve kurların artışına katkısı oldu.
Nasreddin Hoca’nın komÅŸusuna borcu varmış. Bir gün heyecanla komÅŸusunun evine gitmiÅŸ ve “sana borcumu ödüyorum” demiÅŸ. KomÅŸusu “Nasıl?” diye sormuÅŸ… BaÅŸlamış hoca anlatmaya ” Evin önündeki yola diken ektim… Bu dikenler kuruyacak. Buradan geçen koyunların yünü bu dikenlere takılacak… Ben bu yünleri toplayıp eÄŸirip iplik yapacağım… Hanım bu ipliklerle yün kazak örecek… pazarda gidip satacağız ve sana borcumuzu ödeyeceÄŸiz. Adam gülmeye baÅŸlamış… Hoca; “Gördün peÅŸin parayı nasıl da gülersin!” demiÅŸ.
EÄŸer ekonomi yönetimi hiç bir ÅŸey bilmiyorsa; Carmen Reinhart ile Kennet Rogoff’un yazdığı ve Türkçeye’de çevrilen “Bu defa Farklı” isimli kitabı okusunlar. Onlarca ülkenin geçirdiÄŸi krizlerin tarihini okumak faydalıdır. Farklı bakış açısı kazandırır, bugünü daha iyi anlamayı saÄŸlar.
“Bu defa Farklı” kitabından sonra da Michael Bruno tarafından yazılmış olan “Crisis, Stabilization and Economic Reform – Therapy by Consensus ” (Krizler, Ä°stikrar ve Ekonomik Reform – Toplumsal Mutabakat ile Terapi) baÅŸlıklı kitabı okuyabilirler. Ä°srail’de %400’ün üzerindeki enflasyon nasıl %0’lara düşürülürmüş görsünler (Aynı politikayı Türkiye’ye uygulamayazsınız ve Türkiye’ye uygulanması gerektiÄŸini söylemiyorum… Ama, bu kitapta bir ekonomik reformun adım adım aÅŸamaları çok güzel anlatılıyor) uygulanan reformlar sonucunda elde edilen sonuçlar Tüm dünyaya “Ä°srail Mucizesi” olarak sunulmuÅŸtu. Hatırlarsanız, Berat Albayrak’a görev verildiÄŸinde aslında böyle bir fırsatı olduÄŸunu yazmıştım. Ekonomi tarihine “Türkiye Mucizesi”ni yazabilirlerdi ama ÅŸu ana kadar attıkları adımlar, “Sudden Stop” ve “Bank Run” konusunda Bakanlığa kapanıp en az 3-4 gün 50’den fazla makale okumaları ve bir fırın ekmek yemeleri gerektiÄŸini gösteriyor.
Yapılan yanlışların bedelini toplumun her hücresi ödüyor. Her zaman ülkesi için canını vermeye hazır olan, hain darbecilere dersini veren Türk halkına “bu ülke için canınızı verin” dendiÄŸinde gözünü kırpmadan verir ama parasını istediÄŸinizde vermez, ekonomik açıdan kendine zarar verecek adım atmaz. Ekonomide Milli olmak lafı sadece hamasetten ibaret. Köprüden geçenden de geçmeyenden de parayı toplayıp döviz olarak yabancılara ödemek millilik deÄŸildir.
Kaynaklar etkin kullanılıyor mu? Hayır… verimlilik sıfırın altına düştü. EÄŸer hukuk normları iÅŸletilmiyorsa, belli gruplar ihaleleri alıyorsa, arkasını iktidara dayamışsa, elindeki parayı har vurup harman savurur. O sırada o parayı çok daha verimli kullanabilecek olanlar oyun dışı kalırlar ve verimlilik dibe vurur. EÄŸer TL dolara karşı bir haftada %10 deÄŸer kaybediyorsa, verimlilikten kimse bahsedemez. Ä°ncelediÄŸim diÄŸer ülke krizlerinde yaÅŸananlar yine ÅŸablon gibi aynen gerçekleÅŸecek. Tüketici şimdi kendini kafese alacak ve harcamalarını bıçak gibi kesecek. Esnaf, üretici ve diÄŸer ekonomik birimlerin nakit akışı bozulacak. Deve yükü döviz borcu olan firmalar zaten bankalara karşı yükümlülüklerini yerine getiremeyecekler ve ekonominin akciÄŸerlerinde oluÅŸmuÅŸ kanser hücreleri kemikte metastas yapmaya baÅŸlamıştı, bu süreç daha da hızlanacak. Bu da o çok istenilen arzu edilen büyümenin tam tersine çöküşü beraberinde getirecek. Ä°ÅŸsizlik hızla artacak… Her ailede en az bir kiÅŸi iÅŸsiz kalınca, maaşına güvenip başını sokacak ev almış olanlar ev kredileri ya da müteahhitlere verdikleri senetler için ödemelerini yapamayacaklar. Bankalarda geri dönmeyen kredilerin oranı hızla artacak. Müteahhitlerin birçoÄŸu ortadan kaybolacak, telefonlara çıkamayacak, kapsam alanı dışında olacaklar.
Olası bir ekonomik deprem ve sonrasında Tsunami riski hep vardı, Åžu ana kadar, insanları umutsuzluÄŸa, karamsarlığa ve paniÄŸe sevk etmemek ve ülkeme zarar vermemek için bu riskleri açıkça yazmadım. Sadece çok iyi hazırlanmış bir aksiyon planının hazırlanması gerektiÄŸini vurgulamıştım. Ama artık yazsam da yazmasam da, tek başına dolardaki hareketler ve yüksek oynaklık, bu fonksiyonu en etkin ÅŸekilde yerine getiriyor. Yani bizler sustuk ama dolar konuÅŸuyor. Ekonomiyi yönetenler buna ilgisiz ise ben yapabilirim ki? Geçen yazımda bir konuÅŸma diyaloÄŸu halinde “Volatilitenin (oynaklığın) nasıl belirsizlik ve ciddi bir maliyet ortaya çıkardığını anlatmıştım. Åžu an piyasaların önündeki resim ÅŸudur; “Reel hiç bir ÅŸey yapılmayacak, ekonomik reform rafa kalktı, söylemle gün kurtarılmaya çalışılacak“. EÄŸer piyasa buna inanmışsa “Lafla peynir (ekonomi) gemisi yürümez” sözünün gereÄŸini döviz kurlarına yansıtır. Şu an olan budur…
Türkiye Nasıl Kurtulur?
Aslında bu baÅŸlık ÅŸu an yazmakta olduÄŸum kitabın baÅŸlığıdır. Bir doktora gittiÄŸinizde hastalığınızdan kurtulmanız için önce hastalığın teÅŸhisi gerekir. TeÅŸhis sonrasında doktor reçete yazar ve tedaviye baÅŸlar. Türkiye’nin sorunlarının çözümü için önce teÅŸhis gerekir. TeÅŸhis ÅŸudur “Bugüne kadar Türkiye’deki krizlerin hepsi ödemeler dengesi sorunlarından çıkmıştır. Yani cari açık verdiÄŸimiz için yaÅŸadık. Cari açık dışarıdan aldığınız borç demektir. Bankadan niçin borç alırsınız? Çünkü geliriniz yetmemiÅŸtir yeni harcama yapacaksınız ve bu yüzden borçlanırsınız. EÄŸer daha önce tasarruf etmiÅŸ olsaydınız, borç almazdınız. Aldığınız borç aslında yapamadığınız tasarrufun borca dönüşmüş halidir. Ãœlke için de bu böyledir. Yeterli tasarrufunuz yoksa, aradaki farkı yurt dışından alırsınız ve cari açık oluÅŸur.
1994 krizi öncesinde bütçe açıkları çok yüksekti (kamu kesimi hiç tasarruf edemiyordu). Daha sonra kamu, finansal piyasalardan para bulmakta zorlandı. Zamanın Başbakanı Tansu Çiller Bankaların ihalelere girerek devlet tahvili almaları için baskı yapıyordu. Bu baskılar sanki başta işe yarıyormuş gibi görünse de, 1994 krizi sonrasında 3 aylık %50 faizli hazine bonosu satmak zorunda kaldılar.
Sonuçta 1994 krizini hazırlayan ÅŸey kamunun açıklarının cari açığı patlatmasıydı. Åžimdi de özel sektörün tasarruf yetersizliÄŸi cari açığı patlatmış durumda. Bütçe açığı da hızla artmaya baÅŸladı ve cari açığa katkı yapacak. Ãœlkedeki özel sektör tasarruf yapamayınca, bu sefer cari açık özel sektörün tasarruf açığı nedeniyle arttı. Aynı ÅŸey Asya krizi öncesinde Asya’da olmuÅŸtu. Åžu an Asya virüsü Türkiye’de aktif hale geldi. Asya virüsünü sıradan ilaçlarla öldüremezsinizzzzzzzz… (Dolar dün gece 5.4258’i gördü). Bu sabah çok sayıda firma, büyük olasılıkla bankalarını arayıp kredi yapılandırma istemek zorunda kaldılar. Bu yüksek oynaklıkta, nakit akışları alt üst olacak… Ä°ÅŸin kötüsü, Bankalar özellikle rotatif kredi limitlerini de kısacaklardır. Ä°yi ki böyle bir ortamda bankacı deÄŸilsiniz, yoksa sabaha kadar uyku uyuyamazdınız.
1970’li yıllarda eski BaÅŸbakanlardan Süleyman Demirel’in deyimiyle “70 cente muhtaç” hale gelmiÅŸtik. Ä°thalat yapacak kuruÅŸ kalmamıştı. Akaryakıt, tüpgaz ve yaÄŸ kuyrukları oluÅŸmuÅŸtu. Bunun sonunda 24 Ocak 1980 kararları geldi. Sorun yine dış ödemeler dengesi ve cari açıktı.
2001 krizi öncesinde döviz kurlarını bant içinde sabitledik. Merkez bankası 3 ay sonraki kur seviyesini açıklıyordu. Dolayısıyla herkes döviz borçlandı. Çünkü TL faizler yüksekti. Yine kamu açıkları nedeniyle cari açık patladı ve en sonunda yabancılar baktılar ki; ülkeye getirdikleri paralarını geri kurtaramayacaklar, tabanları yağlayıp kaçmaya başladılar ve 2001 krizini yaşadık.
Reçete
Demek ki, bataklık veya teşhis cari açıktır. Bir reform yapılacaksa bataklığı kurutmaya yönelik bir reform olmalı. Cari açığı kapatmanın yolları öyle hemen sonuç verecek politikalar değil. Birincisi tasarrufları artırmak, ikincisi de İhracatı ve döviz girişlerini artırmaktır. Fakat, bunlar zaman isteyen işlerdir. Yani bir hasta var, bu hasta kilolu (yüksek enflasyon) ve yüksek kolestrolü var, tuzlu yiyor. Dolayısıyla kalp spazmları ve yüksek tansiyon sorunu yaşıyor. Bu hastanın kilolu olması en önemli sorun olup, bu sorunun giderilmesi lazımdır, fakat hasta söylenilenleri yapmıyor. Diyetine özen göstermiyor, spor yapmıyor, tuzlu yemeye devam ediyor ve kilo problemi de bir günde veya kısa vadede çözülecek bir problem değil. Ama sık sık tansiyonu çok yükseldiği için inme riski ve kalp krizi riski taşıyor (Para harekatı kitabından hatırlarsanız büyük tansiyon döviz kurları, küçük tansiyon faizlerdi). Bir doktorun kilo problemine vereceği reçete ile, tansiyon veya kalp spazmı sorununa vereceği reçete ayrıdır. Kilo problemi orta ve uzun vadede çözülecek bir sorun iken, yüksek tansiyon hemen müdahale edilmesi gereken bir başka sorundur.
Åžu an Türkiye ekonomisi ciddi bir yüksek tansiyon sorunu yaşıyor. Ä°nme inebilir (felç olabilir) ve kalp krizi geçirebilir (finansal piyasalarda ödemeler sistemi tıkanabilir, bankalara hücum olabilir vs.. vs..). Dolayısıyla yüksek tansiyona yapılacak müdahale daha kısa sürede çözüm üreten farklı bir reçete veya müdahale olmak zorundadır. Ama bir doktor düşünün ki, bu hastanın tansiyonu yükseldiÄŸinde bir tansiyon ilacı veriyor (faizi artırıyor) tansiyon düşüyor fakat, diÄŸer sorunlara müdahale etmiyor. Ä°ÅŸte Türkiye’deki ekonomi yönetimi, aynen bu doktora benziyor. Artık hiç çare kalmayınca faiz artırıyor, tansiyonu düşürüyor ve sonra da hastayı iyileÅŸti zannediyor. Ä°ÅŸte bu nedenle bir önceki yazımda “faiz artırmaya kalkışmak yanlış olur” dedim. Faizi artırmanın altını da dolduracaksınız. “Tasarruf edeceÄŸiz” demek yetmez. Nereden, hangi kalemlerden ne kadar tasarruf edeceÄŸinizi ortaya koymalısınız. Bu doktorun diplomasını hemen elinden almak lazım. Son 20 yılda bu ülke üç defa krize maruz kaldı ve hala yapısal reformlar ortada yok. Yapısal reform adı altında sunulanların ise hastalığın bataklığını kurutmayacağı biliniyor. Bir yandan cari açık böyle yüksek, diÄŸer yandan açıklanan 100 günlük icraatın hepsi, cari açığı daha da artıracak unsurlardan oluÅŸuyor. Ä°nanılmaz bir çeliÅŸki… Yani doktor bir yandan hastaya “kilo problemini çöz” diyor, diÄŸer taraftan hastaya her gün nefis yemekler ısmarlıyor.
Bataklığı kurutmanın (Cari açık problemini çözmenin) iki yolu var ve uzun vadede sonuç alınır. Ama KARARLILIK görülürse kurlar üzerinde anında sonuç alınır. Birincisi tasarrufları artırmak, ikincisi de dış ticaret açığını, fazlaya dönüştürmektir. Bunlar da, yapısal reformlarla ve enflasyonu düşük ve kararlı bir seviyeye indirmekle olur. Åžu an kısa vadeli hedef olarak tansiyonu düşürmek gerekiyor. Çünkü tansiyon git gide damarlara (finansal sitemdeki bankalara çok fazla zarar veriyor). Tansiyonu düşürmenin kısa yolu MB’nın politika faizini artırmaktır. Fakaaaaaatttttt… bu artışın etkisinin kalıcı olması ve diÄŸerleri gibi geçici olmaması için, diÄŸerlerinden farklı olması lazım… Bu tür bir artıştan önce;
- Çok kapsamlı bir toplantı yapılmalıdır… Bu toplantıya sayın CumhurbaÅŸkanı da katılmalıdır ve bu yeni kararın diÄŸer kararlardan neden farklı olacağı, nasıl olup da tansiyonu kalıcı bir ÅŸekilde düşüreceÄŸi konusunda ikna edilmelidir.
- Faiz artışı sonrasında MB’sının yapacağı açıklama metni yazılmalıdır….
- Bakan Albayrak’ın yapacağı konuÅŸmanın metni hazırlanmalıdır. Ä°rticalen yapılacak konuÅŸmalar yarar deÄŸil zarar getirir.
- Bundan sonra MB’nın faiz artırım ya da azaltım konusunda izleyeceÄŸi parametreler hakkında açıklama yapmalıdır. Taylor kuralını mı izleyecek, yoksa “X” kuralını mı?, “Erdinç” kuralını mı izleyecek, ya da kendi geliÅŸtirdikleri faiz kararı kuralını mı izleyecekler açıklamalılar. Ya da daha etkili bir çözüm önereyim, Politika faizini de piyasadaki kısa vadeli faizlere endeksleyebilirler. Böylelikle sürekli olarak faiz konusunda karar vermek stresinden kurtulmuÅŸ olurlar. Düşünsenize, eÄŸer piyasada kısa vadeli faizler artış trendine girmiÅŸse, MB’nın politika faizi de otomatik olarak yükseleceÄŸi için kurlar üzerinde baskı yaratacaktır. Otomatik bir stabilizör görevi görecektir. Böylelikle piyasalardaki oynaklıklar azalacak ve daha istikrarlı bir kanala oturacaktır. Daha az dalgalı piyasa demek daha fazla öngörülebilir piyasa anlamına gelir.
- Ä°stikrar demek önünü görmek demektir… Böyle bir sistemde enflasyonun düşmesiyle faizler de düşecektir. Enflasyon yükseldiÄŸinde faizler otomatik olarak yükselecektir. Yani MB’nın faiz kararına gerek kalamayacaktır. Bu da enflasyonu ve kurları aÅŸağı çekecektir…
SONUÇ: Önemli olan istikrarlı bir ortam oluÅŸturmaktır. Yani her iki tansiyonu (faiz ve kur) olması gereken düşük seviyelere çekmektir. Aksi halde ÅŸu an ekonomimiz, freni patlamış yokuÅŸ aÅŸağı giden kamyon görüntüsünden baÅŸka bir ÅŸey vermiyor ve doları izleyen herkes bunu hissediyor. Kendisini korumaya almaya çalışıyor ve para harcamayı kesecektir. Bunu yaptığında ise iÅŸletmeleri ve dolayısıyla bankaları da riske atacak demektir. Sonuç ise kaos ve krizdir. Dün dolar 5.17’lere kadar düşmüştü ÅŸimdi 5.45’leri gördü. Dolar ne olur? sorusunun cevabını bilmiyorum. Ortada uçuÅŸan her rakam olabilir. Ama tersi de olabilir. Bakarsınız, bir faiz artışı yaparlar ve bunu da kapsamlı bir program ile desteklerler ve bir anda çok hızlı düşebilir. İnsanlar doların artış azalışlardan kâr saÄŸlamayı düşünüyorlar. Bence uzak dursunlar. Çünkü beyin, alıp satarak kâr etmenizi engelleyecek bir organdır. Dolarda trend uzun süredir yukarı yönlüdür ama ciddi bir programla terse döndürülebilir. Fakat, illaki dolar alacaksanız, dolar almak yerine altın fonu alınabilir ve paranız ülkede kalır. AÅŸağıdaki 5 dakikalık grafikte (gün içinde) gram altın(TL) (GLDGR) ve doların (USDTRY) hareketleri görülüyor. Dikkat ederseniz korelasyon oldukça yüksek. Adeta birebir hareket ediyorlar.
Sonuç olarak, ekonomi yönetiminin de kafası net deÄŸil. Michael Bruno’nun kitabında Ä°srail’in Mucize programının nasıl hazırlandığını okumalılar. Malezya’nın NEAC planının nasıl hazırlandığını okumalılar. DiÄŸer baÅŸarısız olmuÅŸ örnekleri de (Arjantin) incelemeliler ve “Therapy By Consensus” sözüne inanmalılar. Consensus (Mutabakat) olmadan terapi olmuyor.
BORSA
Borsada 98.500 seviyelerini görüyoruz. Dolardaki artışa raÄŸmen sıkıntı görünmüyor. Borsa endeksi dolar bazında 1.81 $ seviyesinde bulunuyor. Halk Bank’ın ceza yemeyeceÄŸi fiyatlanıyor. Yani Brunson’u verip cezadan kurtulacağımız düşünülüyor. Borsada genel olarak döviz açığı olmayan ve nakdi bol ÅŸirketler pozitif ayrışıyor.
Zor günlerden geçiyoruz, dilerim bu zor günlerde aklıselim kararlar alınır, cari açığı daha da artıracak söylemlerden kaçınılır.
Hocam iyi çalışmalar. Borsa ile ilgili son 15 günkü hareketlerde hacimlere göre yabancılar alış mı satış yapıyorlar. Borsada hangi noktaya geçerse alış yapılabilir yada nerelere düşerse alış yapılabilir. Saygılar…
TEÅžEKKÃœRLER..
Çok teşekkür ederim hocam. kaç gündür hocam ne zaman yazacak diye sabırsızlıkla bekliyordum.
Ekonomist olmamama rağmen şu an ki duruma düşeceğimizi endişe ediyordum. sonunda da başımıza geldi. inşallah ülke olarak doğru adımları atarız ve refah ve huzur içerisinde yaşarız. yoksa önümüzde çok daha zor günler olduğunu görüyorum. böyle giderse canım milletim çok acılar çekecek. allah yardımcımız olsun inşallah.
Ağzınıza yüreğinize sağlık hocam. Inşallah birileri okur
hocam bu hastanın 4 damarı tıkanmıs bıle by pass amelıyatı lazım ama bırde dıploma demısınız doktorun dıploması da bılıyosunuz mechul amelıyatı nası yapar :))
Çok Sevgili Hocam,
Size daha önce de yazdım, size çok büyük bir saygım ve sevgim var. Bu yazınızı da, gözlerim dola dola, içimde yükselen öfke ve çaresizlikle okudum. Bu topraÄŸa düşen ÅŸehitler, sönen ocaklar, bu bitmek bilmez, bilgisiz, kompleksli, beyinsiz, yiyici, her türlü deÄŸeri acımasızca yokeden, arsız güruh ülkeyi satsın savsın, ceplerini doldursun, bunca insan periÅŸan olsun diye yok olup gitmediler bu dünyadan. Ne yazık ki, bu millet, reklamlarda yürek üzerine konan ellerin nerelerine girdiÄŸine bakmıyor. Bu millet artık bir illet haline geldi ve “Yesinler de bunlar yesinler, helal olsun!…” noktasına geldi. GeçmiÅŸin o onurlu toplumu, dünyaya rezil olduÄŸunun farkına bile varamayan onursuz, ne versen yiyen, zavalı mı zavallı, doÄŸruyu-yanlışı bir türlü ayırt edemeyen devasa bir sürü halini aldı. KumaÅŸ bu… Bu kumaÅŸtan yaratılan soÄŸan çuvalı da ne yazık ki elbise olarak satılıyor… Sorgulama yok, hesap sorma yok, gerçeklerle baÄŸ tamamen kopmuÅŸ, zorlama iyimserliklerle günü kurtarmaya çabalayan zavallılar olduk.
Tarih göstermiÅŸtir ki, sorun yaratanlar hiçbir zaman sorunların çözümü olmamıştır. Ancak, baÅŸkaları gelip, o sorunları çözmeye, yaratılan onca pisliÄŸi temizlemeye çabalamakla uÄŸraÅŸmışlardır. Pislik pisliÄŸi doÄŸurur. Nehirler hep denize akar… Tersi mümkün deÄŸildir. Siz ÅŸimdi yapılması gerekenleri yazıyor, çiziyorsunuz ya, kime diyorsunuz?… HerÅŸeyin en doÄŸrusunu bilenler (!) kanser hücreleri gibi sardı her yanı… Geçenlerde biri yazmış: “Bir papaz doları 5’in üzerine fırlattı, bunca imam bir araya gelip, okuyarak üfleyerek indiremiyor musunuz aÅŸağı?” diye… Çok güldüm… Ama ÅŸu an aÄŸlıyorum halimize…
Gençken aldığımız onca umudu ve beklentiyi, gerçekler karşısında satıyoruz… Kar mı?… Ä°nanılmaz zarardayız… Koca ülke gitti elden… Sadece seyrediyoruz…
Artık iyice öğrendim ki, umut, tüm duaların kaynağıdır ve herkese bedavadır…
Besle besleyebildiÄŸin kadar umudu Türkiye’m… Elinden baÅŸka bir ÅŸey gelmiyor çünkü….
sen hangi millettensin?
Senin ülke çok mu umrunda? Siyaset peşindesin.
Hocam, son yazıyı okuyunca, “Her seferinde vergi artışını ÅŸikayet eden halkın son vergi artışından sonra gülmeye baÅŸladığı” masalı hatırladım. Hep ölçülü, yumuÅŸak ve mütevekkil olmaya çalışan YaÅŸar Erdinç’e bile bunları yazdıysa, son vergi artışını isteyen kralın bunu görmesi lazım diye düşünüp, tekrar korktum. Allah memlekete zeval vermesin.
Hocam elinize saÄŸlık, mükemmel bir yorum. Bilimsel bir dille ”YETER ARTIK BU SAÇMALIKLAR ! ” diyorsunuz ”halkımızın” özenle seçmiÅŸ olduÄŸu otobüs ÅŸoförüne. Åžoför kamyondan bozma, uydurma parçalarla toplanmış ve de aşırı hırpalanmış otobüsle aşırı hız yapıyor, içindeki ”halkımız” bu hızı dış güçler yapıyor deyip her virajda salavat getiriyor ? Åžoför arada bir durup azıcık yavaÅŸ diyenleri dövüyor, mahkemeye veriyor ve binip devam ediyor. Bu ÅŸekilde önde giden ve neredeyse 100 yıl önce yola çıkmış olan son derece modern otobüs filosuna yetiÅŸeceÄŸini zannediyor !!!
Yaşar Hocam ve onun gibi uzmanların feryatlarını dinlemeyen, dalkavukların dolduruşuyla giden şoförün sonu uçuruma savrulmak olur.
Kıymetli hocam,
Tatilden hoÅŸ geldiniz,
Açıklamalarınız için teşekkür ederiz.
ahmet yazıcı
Karabük
Yasar HOCAM; Ilk defa boyle sert bir yazi yazdiginizi gordum. 1~Turkiye’de “Lale Devri’nin” bittigi henuz anlasilamamasi sizi uzuyor. 2~ Ortada Kriz mi var Keriz mi var ? buda basli basina bir sorun galiba.
Hocam bu noktaya bir yilda gelinmedi ki kisa vadede bir duzelme gorulebiksin.Ulkenin demografik yapisi degistirildi. Uretim yapisi degistirildi (Ithalata bagli uretim) Tuketim aliskanligi degistirildi(borclanarak tuketim, lux tuketim). Tasarruf etme aliskanligi yok edildi.Uzun vadeli toplumsal kazanimlar (maddi manevi) kaybedildi………et cateria
Hocam ben sizin yazılarınızı çok önceden ber takip etmeye çalışıyorum. Bu yazınızla da ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik buhranı en iyi şekilde neden bu duruma geldiğini, bu durumdan nasıl kurtulacağının recetesini yazmışsın. Senden Allah razı olsun bizler de okuyup faydalandık aklın yolu birdir. Eline yüreğine sağlık.Sayın reisimiz insanlara çağrıda bulunuyor dövizlerinizi bozdurun diyor, çok haklı fakat insanlar kendilerini güven altına almaya çalışıyor vatandaş ne yapsın.Acaba çok aşırı kamu giderlerini kısıtlatsalar daha iyi olmaz mı , örneğin millet vekili giderleri , makam araçları,lojman giderleri vb. Vatanı, bayrağı, ezanı, bağımsızlığı için tankın altına yatan ğöğsünü kurşunlara siper eden şehit olmak için gözünü kırpmayan yüce Türk milletinin insanları söz konusu vatan olunca gerisi teferrurattır. selamlar sayın hocam.
Teşekkürler hocam!
Duvara hitap eden çok güzel bir yazı olmuş.
(bu yorumu başka bir siteden aşırdım, çok hoşuma gitmişti)
sayın hocam uzun zamandır sizin takipçinizim gökçe ada da sizi öyle görünce tatili uzatıp keyfle dinlenmenizi dilemiştim.ama bizim gibilerin sıkıntısı seni acele geri memleket meselelerine döndürdü herhalde. inşallah bir çözüm bulur ilgililer ama her halde eski deyimle bade harabul basra olduktan sonra. yazınızla dertlrerimize tercüman olduğunuz için teşekkürler. alla size sağlık versin.
Sevgili Hocam
Sizi kutlarım
yorumlarınızın gün be gün gerçekleşmesi öngörünüzü teyit ediyor.
Para harekatı adlı kitabınızı aylar önce okudum, doktor olmama rağmen. Sizin tıbbi yaklaşımlarınızı her zaman ciddiye aldığımı özellikle belirtmek isterim .
Verdiğiniz tüm aydınlatıcı bilgi ve de kaynaklar için teşekkür ederim
Dr.FA
Kaleminize sağlık Sn Hocam.
Umarım karar vericiler bu uyarı ve sunduğunuz çözüm önerilerini dikkate alır.
hocam agziniza saglik ama bu sadece Turkiyede degil dunya bir kaosa,surukleniyor gibi abd cin catismasi abd amborgolari cinin elindeki abd tahvilleri abd rusya iran cin Turkiye gibi ulkelere uyguyacagi ambargo yaptirim. pekki dunya nereye gidiyor. yuan hakimiyetini isteyen cin , elinden birakmak istemeyen abd, tabii ki fed.. bence dunya kaosa gidiyor ama bebek ekonomisi olan ulkeler en cok etkileniyor.. yazilarinizi okuyorum hocam kitaplarinizida bizi aydinlatdiginiz icin tesekkur ederim ..
Hocam cok iyi yazmissiniz malesef ulkemizde Kayitdisi ekonomi cok yaygin ilk kez Cesmeye gittim gecen hafta birsürü koy var acaip pahali giris senzloglar 50 tlden basliyo bazi yerlerde sadece giris ucreti 70 tl kisi basi icerde bir bardak cay 5 tl araba parkı 30tl her seyin ücreti abartıĺı bir sekilde odedigim hesabin fisini istiyorum fis fatura vermiyo begenmezsen gelmeyin diyo yüzlerce insan var denize girmek icin bu fiatlari odeyen,kaldigim otel parayi nakit istiyo kartimla odeyeyim diyorum Lutfen banka bir suru islem parasi kesiyo nakit odeyin daha iyi bizim icin diyo, Hicmi bi vergi memuru ugramaz kontrol etmez sasirmamak elde degil? Kayit disi ekonomi bu kadar asiri olursa bir memleketde isimiz zor olur malesefff
Faiz haramdır diye düşünüyorlar. Şayet faiz son para kurulu toplantısında 1,25 puan artsaydı şimdi dolar 4.80 tl idi oysaki şimdi 5.70 tl.
Doların yükselişi kalıcı hasar verir faiz ise şayet faiz sonrası akıllı ekonomik çözümler ve tedbirler alınırsa az vede geçici süre için zarar verir. Faizi arttırmak ülkenin yararına vede daha akıllı beyinlerin işidir.
Devlet faizi 1,25 puan artırsaydı oradaki kaybedeceginden, şuanda belkide 10-15 katı daha fazla bir zarara girdi.
Bu nasıl bir aymazlık vede vurdum duymazlık. Hükümetin hala bir önlem almaya hiçbir niyetide yok gibi gözüküyor. Gün geçtikçede döviz artışının önünü kesmek için yapması gereken faiz artışı miktarının oranıda yükseliyor.
O tarihte işi 1,25 puanla halledecekken bugün sanırım en az 5 puan faiz artışı gerekir.
Neden harakiri olan yöntemi tercih ediyoruz?
Yemin ediyorum şu memlekette sizin gibi adamlar varken ekonomiyi ve devleti idare edenlere bakıp üzülüyorum.
Söylesem faidesi yok, sussam gönül razı değil. Fuzuli
Tarih değil hatalar tekerrür ediyor. II. Abdülhamit
Faiz haramdır diye düşünüyorlar. Şayet faiz son para kurulu toplantısında 1,25 puan artsaydı şimdi dolar 4.80 tl idi oysaki şimdi 5.70 tl.
Doların yükselişi kalıcı hasar verir faiz ise şayet faiz sonrası akıllı ekonomik çözümler ve tedbirler alınırsa az vede geçici süre için zarar verir. Faizi arttırmak ülkenin yararına vede daha akıllı beyinlerin işidir.
Devlet faizi 1,25 puan artırsaydı oradaki kaybedeceginden, şuanda belkide 10-15 katı daha fazla bir zarara girdi.
Bu nasıl bir aymazlık vede vurdum duymazlık. Hükümetin hala bir önlem almaya hiçbir niyetide yok gibi gözüküyor. Gün geçtikçede döviz artışının önünü kesmek için yapması gereken faiz artışı miktarının oranıda yükseliyor.
O tarihte işi 1,25 puanla halledecekken bugün sanırım en az 5 puan faiz artışı gerekir.
Neden illakide harakiri olan yöntemi tercih ediyoruz?
Bu arada yıllarca tl faizinde parasını tutanların ana parası vede onca yıl aldıkları faizi eridi gitti.
Mükemmele yakın yol gösterici bir yazı olmuş. Altına imzamı atıyorum
Hocam merhaba,
Ne yazık ki, sizin yazınızdan 1 gün sonra, tahiminleriniz gerçekleşti. Siz dahil olmak üzere, bütün ekonomistler 2-3 yıldır kriz, kriz diye bağırıyorlar, reçete yazıyorlar. Ama nafile.
Hala, ekonomik yapımız çok sağlam diye açıklama yapmaya devam ediliyor. Doktorun kimseyi dinlediği yok.