2000’li yılların başında uygulamaya konan istikrar programının en önemli ayaklarından biri kamu sektörünün her yıl milli gelirin yüzde 6.5’i kadar faiz dışı fazla vermesiydi. Faiz dışı fazla hedefi bir yıldan diÄŸerine tutturulduÄŸunda, ekonomik birimler bütçe açıklarının ve kamu borçluluÄŸunun azalacağına ikna olmaya baÅŸladılar. Reel ve nominal faizler hızla düştü. Bugün kamu finansmanı ile çok övündüğümüz bir noktaya geldik.
2006 yılı başında para politikasında açık enflasyon hedeflemesine geçildiğinde, ekonomik birimler için yeni çapanın hedef enflasyon olması arzulandı. Bu amaca yönelik politika yapıcılarının ısrarı vardı. Ama, iç ve dış konjonktür enflasyon hedefinin ekonomik birimler gözünde yeni ve güçlü bir çapa olmasını engelledi. Çapa işlevinin gündemde kalması uğruna hedefin yukarı yönde güncellenmesi söz konusu oldu. 2009 yılındaki ekonomik küçülme dönemi hariç, gerçekleşen enflasyon hedefin hep üzerinde kaldı. Görmeden inanmayan ekonomik birimler için enflasyon hedefinin bir çapa olması görevi arzulandığı şekilde hayata geçirilemedi.
GEÇMİŞTEN FARKLI
2010 yılının son üç ayından sonra Merkez Bankası enflasyon hedefini açıkça dışladı. “Enflasyon hedefi” yerine “finansal istikrar” üzerindeki riskleri azaltma adı altında para politikası döviz kurlarının kontrollü artırılması yoluyla cari iÅŸlemler açığının dizginlenmesine odaklandı. Dış konjonktür de olumsuza dönünce, döviz kurları üzerindeki yukarı yöndeki baskı Merkez Bankası’nın da hesaplarını ÅŸaşırttı.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ.