Yaratıcı sınıfın bu sayısı bize daha yetmez. Her kente daha fazla Gezi Parkı sakini gerekir. Yoksa zenginleşme olmaz.
Gezi Parkı hadisesi geçen yıl Mayıs ayı sonlarındaydı. Taksim’deki Gezi Parkı’nın artık kanıksadığımız rant dağıtımı operasyonlarından birine kurban gitme olasılığı belirmişti. Sonra farklı bir şey oldu. Gezi Parkı hadisesi sırasında bağzı insanlar “Yok anacım, sen buraya hiçbir şey yapma, burası böyle kırık dökük ve de eskisi gibi kalsın” diye gösteri yaptılar. Biz böyle işler için sokağa filan çıkmazdık eskiden. Onlar ise kendilerini ağaca filan zincirlediler. Yapılan son derece 21inci yüzyıla aitti. Eski yüzyılın ilk yarısından kalma idarecilerimiz hala daha ne olduğunu tam anlayamadılar. Siyasetin ezberi tam da o gün bozuldu. Halbuki Türkiye’nin yaratıcı sınıfı ilk siyasi eylemini yapmıştı. Kentli profesyoneller sokağa çıkmıştı. Onların dertleri geçen yüzyılın meseleleri değildi. Bunlar ilginç bir topluluk. Bunların toplam işgücü içindeki payı arttıkça üretilen ürünler sıradan olmaktan çıkıyor. Ürünler sıradan olmaktan çıkınca, orası daha çok zenginleşiyor. Gezi Parkı sakinleri son derece faydalı, benden söylemesi, kentin toplam işgücü içinde onların payı artarsa, kentin zenginliği de artıyor. Anadolu’da sanayileşme için ne yapalım diye düşünenlere söyleyeyim: Kentinize daha fazla Gezi Parkı sakini bulun. Gelin bakın nasıl.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ. (Radikal Gazetesi)