Bugün size bir aileden bahsedeceğim: Göstermelikzadeler… Bunlar zamanın birinde fakir mahallesinde yaşayan, zar zor geçinen, kendi halinde insanlardı. Gel zaman git zaman siyasete merak saldılar. Rüzgârı da arkalarına alarak belli noktalara geldiler.
 Ama sonra bu ailenin insanları geldikleri yeri unuttular. Artık değişmişler; ezilmiyor eziyorlar, yetim hakkı, haram demeyip çalıyorlar, rüşvet alıyorlar, ceplerini dolduruyorlar, ama meydanlara çıkıp; yine fakirlik edebiyatı yapıyorlardı.
 Göstermelikzadeler’in en tepesinin eşiyle başı dertteydi. Sanki fakirlik yıllarının acısını çıkartırcasına, lüks alışveriş merkezlerinde mağazaları kapatıyor, aksırıncaya, tıksırıncaya kadar binlerce dolarlık harcama yapıyordu.
 Ülkede maddi değeri olan her iş bunlardan geçiyordu. O kadar büyüdüler, semirdiler ki ‘artık doyarlar’ diye düşünürken gözleri dönmüşçesine hortumlamaya devam ettiler. Ara sıra çıkıp sağa sola caka satıp, diğerlerine gözdağı verip, ellerindeki gücü de kullanarak ‘bizimkiler, sizinkiler’ senaryoları yazmaya başladılar.
 Daha önce iyi ya da kötü niyetle yakındıkları her şeyi, her türlü haksızlığı, zulmü, hukuksuzluğu yapmaya başladılar. Göstermelikzadeler kimi zaman milliyetçi, kimi zaman muhafazakâr, kimi zaman liberal, kimi zaman demokrat, kimi zaman da boynu bükükler kılığına girdiler.
 Çünkü soyadlarına uygun yaşamaları gerekiyordu. Onlar Göstermelikzadeler’diler… Köyün birine gidip camiye, diğerine gidip kiliseye girebiliyorlar, hani ‘çocukla çocuk büyüklü büyük olmak’ deyimi vardır ya, herkesin nabzına göre şerbet veriyorlardı.
 Yurtdışında da durum farklı değildi. Göstermelikzadeler parayı kim basıyorsa onun dümen suyunda hareket ediyor, kendilerine rüzgâr olanlara haksızlık yapmamak için kendi insanlarını bile dövebiliyorlardı.
 Onlar için her yol mubahtı. Çünkü hırsızlıklarına bile ‘mücadele’ adı takmışlar, göstermelik savaşlarında ceplerini şişirmenin yolunu bulmuşlardı. Bir gün başka konuşuyorlar, daha sonra başka şeyler söylüyorlardı.
 Bundan utanmak bir yana, çelişkilerini ortaya koyanları vatan hainliği, din düşmanlığı ile suçluyor, ‘yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış’ gibi mahallenin mağdur çocuğu haline dönüşebiliyorlardı.
 Zira artık onların hiçbir ilkesi kalmamıştı. Onlar Göstermelikzadeler’di. Bir gün bu uykudan uyandılar ve rüzgârın tersten estiğini görünce, bir daha uğramadıklarını hatta reddettikleri eski mahalleden arkadaşlarını yanlarına almaya çalıştılar. Çünkü sonrası karanlıktı… Hikâyenin devamını merak ediyorsunuz değil mi?
 Göstermelikzadeler’in hikâyesini kaleme alan yazar, ortaya çıkan karakterden o kadar iğrenmişti ki, tüm yazdıklarının üzerini çizip, romanını yaktı. Sonrasında bir iki arkadaşına bu öyküyü anlattığını söylenir.
 Kim bilir? Belki de o arkadaÅŸlarından biri Aziz Nesin’di ve biz ‘Zübük’ karakteriyle böyle tanıştık. Ama altını çiziyorum: Öyle mi bilmiyorum. Benimkisi sadece bir tahmin… Hey gidi Göstermelikzadeler… KeÅŸke roman bitseydi de sonlarını da öğrenseydik.
kim bunlar acaba.iyiki benim güzelim türkiyemdeki yöneticiler ve hükümetimiz böyle degil.yoksa ne yapardık. :smile: :smile: :smile: :lol: :lol: :lol: :lol: :lol: