Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın döviz piyasasındaki etkinliÄŸini sürpriz denebilecek ÅŸekilde artırması kafaları karıştırdı, belirsizliÄŸi artırdı. Aralık ayı genelinde döviz satım ihalelerine gelen teklifin oldukça sınırlı bir kısmını karşılayan para otoritesinin 2011 yılının son iÅŸ gününde hem 3 milyar dolar düzeyinde bir satış yapması, hem de daha önceki söylemlerini tekzip edercesine oynaklığı artırarak seviyeye müdahale etmesi algılamaların olumsuz yönde farklılaÅŸmasında etkili oldu.
Geride bıraktığımız senenin ikinci yarısında Türk Lirası’nın deÄŸerinde yaÅŸanan geliÅŸmeleri ve para otoritesinden gelen müdahaleleri hatırlamaya çalıştığımızda evdeki hesapların çarşıya uymadığını görüyoruz. Sözel müdahaleler, ihale ile veya doÄŸrudan döviz satışları ve faizlerde yaÅŸanan yükseliÅŸler Türk Lirası’nda yaÅŸanan deÄŸer kaybı yönündeki eÄŸilimin kontrol altına alınmasında baÅŸarılı olamamış gibi görünüyor. Durum böyle olamamış gibi görünüyor. Durum böyle olunca geleceÄŸe yönelik beklentilerin olumsuzlaÅŸması ve güvensizliÄŸin büüymesi engellenemiyor, belirsizlik ve kırılganlık artıyor. Bu sonuçta dış piyasalarda etkili olan riskten kaçınma eÄŸilimi kadar içerideki birikmiÅŸ sorunlar ve dengesizliklerin belirleyici olduÄŸunu dikkate almak gerekiyor. Mevcut koÅŸullarda Türkiye’nin tasarruf açığını makul düzeylere çekemeyeceÄŸi ve yumuÅŸak iniÅŸ ÅŸansının azaldığı yönündeki beklentilerin güçlenmesi olumlu düşünmeyi zorlaÅŸtırıyor.
2011 yılı ikinci yarısının başında Merkez Bankası’nın söylemi oldukça farklı idi. Enflasyonist bir tehlike olmadığı dile getiriliyor, öne sürülen iki farklı senaryodan hareketle faizlerin yükselmeyeceÄŸi ve para politikasının gevÅŸeyeceÄŸi yönde sinyaller veriliyordu. Enflasyonda geçici bir yükseliÅŸ yaÅŸanacaktı, fakat 2011 yılı son çeyreÄŸinde yeniden gerileme eÄŸilimi gündeme gelecek ve hedeften sapma oldukça sınırlı kalacaktı. Söz konusu dönemde küresel düzeyde emtia fiyatları ile Türk Lirası’nın ters yönde harekt ederek birbirlerni dengeleyeceÄŸi varsayımı kanaati öne çıkan eylem ve söylemin gerekçesi niteliÄŸinde idi. Fakat olmadı, beklentilerin bu çizgiden uzaklaÅŸması engellenemedi.
Doların Türk Lirası’na karşı deÄŸeri 1.70’leri aşınca döviz alımlarında rafa kalktı, yerini döviz satım ihalelerine bıraktı. Türk Lirası’nın yüzde 5-10 kadar düşük deÄŸerli hale geldiÄŸi, daha fazla deÄŸer kaybetmesine grek olmadığı söylendi. Buna raÄŸmen beklentilerin bozulması ve deÄŸer kaybının devam etmesi önlenemeyince önce satım ihalelerinde miktar artırıldı, doÄŸrudan satımlar devreye girdi, rezerv kaybını telafi etmek adına Türk Lirası cinsi zorunlu karşılıkların döviz olarak tutulabilmesine imkân tanındı. Dolar kuru yine yukarı hareketlenip 1.90 seviyelerini test etmeye baÅŸlayınca kasım ayında faizlerin yükseltilmesi gündeme geldi, ancak riskten kaçınma eÄŸiliminin kontrol altına alınması mümkün olamadı. 2012 yılı para ve döviz kuru politikasına iliÅŸkin sunum ve açıklamalarda belirsizliÄŸi azalmayınca yazının başında belirttiÄŸimiz 2011 yılının son iÅŸ günündeki 3 milyar olarlık toplam satış gündeme geldi, oynaklık arttı, ancak kur geriletildiÄŸi yerde durmadı; Türk Lirası’nın en çok deÄŸer kaybedenler sıralamasında birincilikten ikinciliÄŸe gerilemesi mümkün olabildi.
Geçen senenin enflasyon rakamı ise hedeflenenin iki katını aÅŸarak yüzde 10.45’e yükseldiÄŸi tescil edildi. GeçmiÅŸ yıllardaki hesapsızlığın neden olduÄŸu ağırlaÅŸmış sorunlar ve dengesizlikler son altı aydaki olumsuzlukların sebebi olarak karşımıza çıktı. Beklentilerin bozulması engellenemedi. Yükselen belirsizlik görüş mesafesini kısalttı, tedbirli olma ihtiyacını artırdı. Belli ki kredi hacmindeki artışı ve cari açığı kontrol altına almakta geç ve yetersiz kalmışız… Tepkisiz kalınarak izin verilen aşırılıklar, iletiÅŸim politikası ile dengelenememiÅŸ… Türk Lirası önlemlere raÄŸmen deÄŸer kaybetmeye devam etmesi dış piyasalardaki olumsuzluk ile bir araya gelince güvensizlik geliÅŸmiÅŸ…
Bu saatten sonra Merkez Bankası’nın finansal istikrar söylemini rafa kaldırıp fiyat istikrarını ön plana çıkararak sadece enflasyona odaklanması ne kadar baÅŸarılı olur bilemiyoruz; ancak böyle bir tercih yumuÅŸak iniÅŸ ÅŸansının tüketildiÄŸinin kabul edilmiÅŸ olması anlamına geliyor olabilir. BüyüyemediÄŸi halde cari açğın makul seviyelere gelemediÄŸi bir ekonomide salt enflasyona odaklanmanın yaratacağı sarsıntılar ciddi sıkıntılar yaratabilir…