Çetin Ünsalan – Görmüyor olamazsınız

Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, seçimden sonra dolar kurunun gevşemeye devam edeceğini, köpüğün söneceğini söyledi. İnsan nedenini, nasılını sormaya korkuyor. Çünkü yine her şeyin kendilerini alt etmek için kurgulanan bir oyun olduğu masalını anlatacaklar. Seviye buysa sorma daha iyi…

 

Umarım dediği gibi olur. Fakat ummak yeterli olmuyor. Doların 2014’in bilhassa üçüncü çeyreğinden itibaren seyrine neden dikkat etmiyorlar? Çıkıştayken kuru sıkı laflar, daha da yükselince sessizlik, gevşeyince ‘yandı, bitti, kül oldu’ açıklamaları…

 

Oysa dolardaki yükselişin kendi içerisindeki istikrarı görmüyor olamazlar. 2.20’den 2.74 seviyesine kadar uzanan çizgide, dalgalanıyor gibi gözükse de çok ciddi bir istikrar söz konusu.

 

Dolar, TL karşısında adeta mehter takımı stratejisi uyguluyor. 2 puan çıkıyor; bir süre orada durup, 1 puan geriliyor. Herkeste de dolar gevşedi psikolojisi oluşuyor. Oysa 1,92 tartışmalarının gölgesinde bu yapı son derece doğru orantılı bir biçimde hayat buluyor.

 

Son olarak 2,74, ardından yazının kaleme alındığı saatlerde 2.66… Nereden geldi buraya? 2.50 seviyesinden… Peki bu ne demek? Başta yabancılar olmak üzere finans piyasalarından sistematik bir çıkış var.

 

2 ileri 1 geri de, yeni kurbanlar bulmanın en açık göstergesi… Birden bire çıkamıyorlar, o zaman toplu hücum olacağından riski satacak birilerini bulamazlar. Bu yöntemle, kademeli çıkış yolunu arıyorlar. Tüm bu fotoğraf içinde istikrarlı bir biçimde yükselmeye devam ediyor.

 

Elbette bu sanayicinin, işadamının bugün, diğer yurttaşların da yarın belini bükecek bir uygulama… Nitekim Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi de sonunda patladı ve ‘doların göz ardı edilecek bir faktör olmadığını’ belirtti.

 

Ekonomi Bakanı ne konuşursa konuşsun, istikrarlı çıkış devam ediyor. Bunu görmek lazım. Görmüyorlarsa durum daha da vahim… Çalışanlar mı? Onlar maaşlarını alamıyorlar. Neden mi? Çok büyükleri bir kenara bırakıp küçük çaplı olanların durumundan meseleyi okumaya çalışalım.

 

Uzun uzun benzer örneklerini tekrar etmeyeceğim. Sadece her sektörde, her çapta işletmeyi yansıtan bir şahit olunmuşluğu aktarayım. İkitelli tarafındaki organize sanayi sitelerinden birine gidiyorum; minibüsteyim.

 

Tam arkamdaki kişinin telefonu çalıyor. Belli ki ödeme isteniyor. Bin bir özrün ardından dertleşme başlıyor. Bakın küçük çaplı bir işletmeyi yansıtan rakamları aktaracağım. Bunun boyutunu işletmeye paralel siz büyütün.

 

Minibüsteki adamın karşısındakine anlattığı şu: “Berbat ağabey berbat. İşin içinden çıkılmıyor. Piyasa kilitlendi. Toplasan 12 bin TL borcum ar. Bunun 7 bini sana. Piyasadan alacağım ise 130 bin TL.

 

Elimde 50 bin TL’lik evrak (çek, senet’in piyasa jargonu) var hiçbir işe yaramıyor. Nakit dönmüyor. Şimdi bir yere tahsilâta gidiyorum. 35 bin TL alacağım var; alırsam hemen yollayacağım parayı merak etme. Zaten sana mahcubum, çünkü yine mal istemek zorunda kalacağım.”

 

Bugünlerde farklı yerlerde, farklı sektörlerde hep aynı sorun karşıma çıkıyor. Bir tarafta dolarla artan maliyetler, öte tarafta alacağınla rezil olmak, beri tarafta işçi dahil kimseye borcunu ödeyememe gerçeği…

 

Ben buna gizli iflas sendromu diyorum. İktidar ise istikrar… Haklılar çok uzun zamandır yaşanan bu. Peki, o zaman sormak gerekmiyor mu? Bahsettiğiniz neyin istikrarı? Yok oluşun mu?

 

[email protected]

 

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir