Gitme, Kal Bu Åžehirde

Nazan Öncel’in çok sevdiğim şarkılarından birinin sözleridir ‘gitme, kal bu şehirde.’ Şarkının devamında da ‘yazık olur bize’ der sanatçı… İşte Merkez Bankası’nın bugün aldığı kararlar da aynı bu eserdeki duyguyu yansıtıyor.

Beş yıl aradan sonrada ilk kez olağanüstü toplanan Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’ndan çıkan faiz kararları herkesi çok şaşırttı. Çünkü son bir yılda ortaya koyduğu iradenin tersi bir fotoğraf verdi.

Meseleye sadece rakam bazında yaklaşırsanız çok anlam ifade etmiyor. Açıklanan faiz tavrının ne demek istediğine bakmak gerekir. Mesela politika faizinin yüzde 6,25’ten, yüzde 5,75’e düşürülmüş olması, önümüzdeki süreçte kredi maliyetlerinin de az da olsa ucuzlayacağı anlamına gelir.

Bu ısınan ekonomiyi soğutmaya ve büyümeyi biraz engellemeye çalıştığını söyleyen ekonomi yönetiminin tam tersi bir tavır anlamına geliyor. Çünkü bugüne kadar ekonomi yönetimi ‘harcayın’ diye haykırırken, Merkez Bankası aşırı kredilendirmeyi önleyecek munzam karşılıklar gibi enstrümanlarla önlem almaya çalıştı.

Şimdi bu karar, önümüzdeki süreçte piyasaların, kamuoyunda tahmin edilenden daha çok daralacağına dalalettir. Yani Merkez Bankası tüketim odaklı aşırı kredilendirmeden rahatsızken, böyle bir tavra büründüyse bunun iki anlamı olabilir. Ya siyasi iradeden baskı yedi ya da zaten çok daralacak ekonomiye daha sonra nefes aldıracak bir kart açtı.

Aldığı ikinci faiz kararı ise yazının başlığına daha uygun… Gecelik borçlanma faiz oranı yüzde 1,50’den yüzde 5’e yükseltildi. Sıcak paranın pençesine düşmüş bir ekonomide gecelik faiz oranlarını bu seviyede artırıyorsanız bugüne kadar Durmuş Yılmaz’ın başkanlığındaki politikadan vazgeçtiniz ve sıcak parayı davet ediyorsunuz demektir.

Fakat ikinci bir ihtimal daha var ki o da Türkiye’nin finansmanla ilgili çaresizliği gün yüzüne çıktı. Yani 105 ila 120 milyar dolar civarında olduğu tahmin edilen ve ülkeyi terk etmeye hazırlanan sıcak paraya ‘köprüden önce son çıkış’ uyarısı veriliyor.

Çünkü bu denli bir faiz artışının başka bir anlamı olamaz. Politika değişikliği söz konusu olsa, oranın böylesine yüksek artırılmasına gerek yok. ‘Acil dönem uyarısı’ gibi bir faiz artışından bahsediyoruz.

Bu da uzun dönemden beri dünyadaki gelişmeler, 2012’de Basel 3’ün devreye girecek olması, bankacılık işlemlerine yönelik vergilerin öne çıkması, Avrupa ve ABD ekonomisinin acil finansman ihtiyacı gibi kriterlerle beslendiğinde çok daha manidar hale geliyor.

Şimdi asıl cevabı merak edilen soru şu: Sıcak paraya sahip, adına yatırımcı denilen tefeciler ve akbabalar bu mesaja ne karşılık verecek? İşte verilen o cevap olumlu olursa, daha çok borçlanma ve sermaye transferi, olumsuz olursa da büyük bir kriz demek. Seçin, seçebilirseniz…

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir