Bir yılın ardından hep yeni yıla taşınan umutlar belirir insanların zihninde… Çünkü geçen geçmiştir, gelecek olan ise taze ve ümit dolu. Hep en kötü yıldır insanın geride bıraktığı. Gerçekten öyle midir, yoksa bu yeni yılın iyi olması temennisi midir, onu da bilmek mümkün değil.
2011 senesine baktığımızda insanlık adına çıkaracağımız çok ders var. Kuzey Afrika’da yaşanan gözü dönmüş soygunun izleri halen yüreğimizde… Yurtiçinde ve yurtdışında yaşanıp da mutlu olacağımız şey sayısını az buluruz.
Ama öyle bir 2012 geliyor ki, insanın içinden ‘Gitme 2011’ demek geliyor. Zira Kuzey Afrika’da yaşananların benzerlerinin dünyanın farklı coğrafyalarında soygun amaçlı cereyan ettiğini göreceğiz.
Ekonomik olarak cephelerin çöktüğü, birçok ülkenin iflasını açıkladığı, belki de faturaların hiç günahı olmayan diğer ülkelere yüklenmeye çalışıldığı günlere şahit olacağız. İnsanların nüfus planlaması adına kıyıma uğratıldığı, küresel bankerlerin cehenneminin daha büyük coğrafyalara yayıldığı bir fotoğraf ile karşı karşıya kalacağız.
Bizim açımızdan ise özellikle vatandaşın zor yılı denilebilir. Bir tarafta artan vergiler ve faturalar, diğer tarafta hakların, hukukun ihlal edildiği daha baskıcı bir yönetim anlayışı, elde avuçta olanın borcu sürdürmek adına ortaya döküldüğü ve makyajlı ekonominin tüm çıplaklığıyla gözümüzün önüne serildiği bir dönem bizi bekliyor.
Milli birlik ve bütünlüğümüzün daha büyük tacizlerle karşı karşıya kalacağı, uluslararası iki ayaklı büyük kedilerin devreye girmek için uğraşacağı, her türlü tacize ve provokasyona muhatap kalacağımız bir yıla giriyoruz.
Kredi kartlarının ve tüketici kredilerin duvara toslayacağı, kur üzerinden reel sektörün zorlanacağı, rakamlarda ne olur bilemem ama muhtemelen işsizliğin yükseleceği bir konjonktüre giriyoruz.
Peki bu işin çözümü nerede? Tek bir kelime çok şey anlatır bazen. Ben size ‘mahalle’ diyeceğim. Kentsel dönüşüm bahanesiyle yok edilen mahallelere sahip çıkın. Sadece ona değil, buradaki kültürü sahiplenin.
Biz bugüne kadar tüm zorlukları, dayanışma içinde, aile ve mahalle kavramıyla aştık. Bir bütün olarak ortaya konulan oyunların çoğunu bozmayı böyle becerdik. Ve şimdi insanları köklerinden kopararak, yalnızlaştıracak bir siyaset uygulamaya konuluyor.
Topladıkları parayı çar çur edip, deprem adına 10 yıldır hiçbir şey yapmayanlar, şimdi afet kanun tasarısı aşkına düştü. Çünkü burada rant var. Mahalleyi dağıtma tehlikesi var. Kuralsızlık, hukuksuzluk var. Son kaleyi kaptırmayın. Mahallenize, komşunuza, dostlarınıza sahip çıkın.
Siyasal olarak ne tür gelişmeler olur bilemem. Ama ekonomik olarak son söz şunu söyleyeyim: Yunanistan ile alay etmeyin. Ne demişler? Gülme komşuna, gelir başına.