Girişimciliğin temeli, iyi eğitimdir. Dünyanın farkında olmadan girişimci olunamaz. Özellikle bu yeni çağda.
Geçen hafta İstanbul’da II. Girişimcilik Zirvesi yapıldı. İlk toplantı geçen yıl Vaşington’da Obama’nın himayesinde yapılmıştı. Şimdi ikincisi Başbakanımızın himayesinde burada yapıldı. Bir sonraki ise Birleşik Arap Emirlikleri’nde yapılacak. Seçim yılına bu kadar yakın olmasa, toplantıya Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Barack Obama gelecekti. Toplantı bir türlü takvime yerleşemeyince olmadı. Başkan Yardımcısı Biden bu toplantı nedeniyle İstanbul’daydı. Toplantı, girişimciliğin tarifini ve de tarihini anlatmak için art arda düzenlenen sıkıcı oturumlardan oluşmuyordu. Amaç, esasen, girişimciliği, girişimcilerin başarı öyküleri ile kutlamaktı. Nasıl bir zamanlar “Emek en yüce değerdir” denilirse bugünlerde “Girişimcilik erdemdir” dönemindeyiz. Toplantıları izlerken “Benim çocukluğumda böyle değildi” diye düşündüm. Aslında galiba hâlâ da tam öyle değil. Gelin bakın, nasıl değil?
Sizce girişimcilik hakkında toplumun kanaatleri değişiyor mu? Bana hâlâ pek değişiyor gibi gelmiyor. Şimdi bir hayal edin bakalım: Kız isteme seansındasınız. Kayınpeder, mutat olduğu üzere, damadın mesleğini ya da işini soruyor. Siz, mühendislik mektebinden mezun olmuşsunuz ama kendi başınıza çalışmaya karar vermişsiniz. İlk dükkânı yeni açmışsınız. Ne diyeceksiniz? “Vallahi, mühendisim ama serbest çalışıyorum.” Böyle denmez mi? Uzun uzun yapılan iş anlatılmaz. Ya kamuda ya da serbest çalışılır. Serbest çalışanın ne iş yaptığı ise pek belli olmaz. Şimdi 1960’larda “Mühendisim ve serbest çalışıyorum” denilince, mesela kayınvalidenin durumdan hoşlanmama ihtimali yüksekti. Serbest çalışan bir nevi ‘artık ne iş kapısına düşerse onu yapar’ gibiydi. Gelir garanti değildi. İş garantisi yoktu. Girişimcilik iyi değildi yani.
Girişimci kahramandır
Sonra Türkiye değişmeye başladı. Ama bakın, biz hâlâ bu, ne anlama geldiği belli olmayan ‘serbest meslek’ tanımlamasını ve de bundan kaynaklanan korkuyu tam olarak aşamadık. Çocuklara kamuda bir iş bulup hayatlarını kurtarmak 2008 krizi ile birlikte hâlâ revaçta görünüyordu. “Fabrika kuracağını bilsem kızımı sana vermezdim” hâlâ geçerli bir replik kayınvalideler için.
Türkiye, özel sektörün dinamizmi sayesinde tempolu bir biçimde büyürken girişimcilik neden hâlâ bir erdem olarak görülmüyor? İstanbul’daki toplantıda başka ülkelerden gelen girişimcilerin hikâyelerini dinlerken ulaştığım üç sonucu sizinle paylaşmak isterim doğrusu. Birincisi, biz bu ülkede girişimciliğin erdemlerinden pek sık bahsediyoruz ama girişimcileri ve girişimciliği kutlamıyoruz. Nasıl kutlamıyoruz? Başarılı girişimcilerin hikâyelerini birer kahramanlık öyküsü gibi anlatmıyoruz. Askerleri, sanatçıları anlatıyoruz ama girişimcileri anlatmıyoruz. Halbuki girişimci hem kahramandır hem de yaratıcı. Taş blokun içindeki heykeli görebilen heykeltıraştan bir farkı yoktur. Türkiye’nin başarılı girişimciler hakkında farkındalık kampanyalarına ihtiyacı vardır. Bu ilk noktadır.
İstanbul’daki toplantıdan ikinci tespitim de hemen bu ilk noktayla ilgilidir. Bana kalırsa, başarılı girişimcilerimiz de başarı öykülerini nasıl anlatmaları gerektiği konusunda bir on beş dakika düşünmüyorlar. Profesyonel destek de almıyorlar. Halbuki düşünmeleri gerekir. Her girişimcilik hikâyesi azıcık mit içerir. Başarılı olan, kendi tarihini kendisi yazar. Burada bir problemimiz vardır.
Peki, eski kuşakta, hani kayınvalidelerde yaygın olan şu “Kamuda olsun, hayatı kurtulsun” yaklaşımının kaynağı nedir? Bana kalırsa mesleksizliktir. İyi eğitim almayan, okuldan çıkınca hayata çaresiz çaresiz bakan mesleksiz genç ne yapar? Kamuya girip hayatını kurtarmaya çalışır elbette. Kamuda çalışma özlemi mesleksizlikle atbaşı gider.
Başarılı girişimcilerle ilgili öykülerin ortak noktası bence şudur: Girişimciliğin temeli, iyi eğitimdir. Dünyanın farkında olmadan girişimci olunamaz. Özellikle bu yeni çağda. “Orta ikiden okulu terk eder, bizim evin garajında işe başlarız”, işin sonradan anlatmak için uydurulan mitolojik boyutudur. Abartmamakta fayda vardır. Eğitim şarttır.
Soruyu cevaplayayım: Hâlâ gönül rahatlığı ile girişimciye kız verilmeyen bir memleketteyiz, unutmayın.