Kazım ÇiloÄŸlu’nun bugünkü yazısı
Aklınıza ne gelirse gelsin, her şeyin dayanabileceği bir gerilim düzeyi vardır.
Ä°nsan
Toplum
Ekonomi
Siyaset
DoÄŸa
Araç ve gereçlerin, kaldırabileceği gerilimin üzerinde bir yükleme yaparsanız, mutlaka olumsuz bir tepki ve değişimi de beraberinde getirecektir!
Elbette bunların en önde geleni ve anında tepki gösteren ise ekonomik verilerdir.
Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin en büyük ihtiyacı, hammaddesi içeriden sağlanan, ihracata dayalı üretim yapmaktan, bir o kadar da, ithalatta cimrilik yapıp, zorunlu tüketim mallarını mutlaka içeride yaratabilmekten geçiyor.
Ama ekonomik durumumuz maalesef tam tersinden geliÅŸiyor!
İthalatımız yüksek
İhracatımız ise bu ithalatı karşılamadığı gibi tam aksi hatırı sayılır bir açık veriyor.
Bunun diğer bir tanımlama ile açıklanması ise borçlanma ihtiyacı ile karşı karşıya kalmaktır.
Yani?
Yüksek ekonomik gerilimdir!
Nasıl ki bir cihazı, daha yüksek bir elektrik gerilimi ile çalıştırmak isterseniz, onu ya yakar ya da ciddi bir hasarın oluşmasına neden olursanız?
Ekonomik gerilimi de, kaldıramayacağı bir düzeye getirdiğinizde, kişi, kurum ya da ülkeler, yatırımlarını ve birikimlerini korumak için önlem alırlar.
Hiç olmadı, şalterlerini kapatır, bir süre ortamdaki gerilimin normal düzeye düşmesini beklerler.
Eğer böyle bir durumda, siz ekonomik gerilimleri artırır, dolaylı olarak da, toplumu daha da gererseniz?
Bilin ki ilk önce döviz şalterleri bir, bir atacak, yatırımların düğmeleri kapatılacak, girişler durduğu gibi tam tersi, ekonomik araçların çıkışları da artacaktır.
Şimdi eğri oturup doğru konuşalım;
Son dönemlerde gündemimizde öne çıkan ve ekranlarda yer alan tartışmaları, yorumları ve gerginlikleri izleyen yabancılar, birde onlara birinci derece de yön gösteren derecelendirme kurumlarının raporlarını da dikkate aldığın da, yatırım yapmalarını nasıl düşünebiliriz?
Bunun en güzel ve öz tanımlaması ise ‘’bindiğin dalı kesmektir.’’
Bu en üst düzeyden ve de her gün hatta her dakika yapılan ekonomik açıklamalar, çelişkiler eko-gerilimi anında yükseltmekte ve haliyle bu da ilk önce dövizi, döviz de faizleri kısa devre ederek yükseltip ekonomik yapıyı yakmaktadır.
Battaniyenin tüyü, asansörün kullanımı, fesli, cübbeli, salça, eli, kolu, eteği, içten yanmalı, dıştan tahrik, beste, güfte ve bunun gibi benzer söylemler, bir toplumda tüm gündemi meşgul eder hale gelmiş ise biliniz ki o toplumda ekonominin fireni patlamış demektir.
Artık döviz de, faiz de alır başını gider ise şaşırmayalım!
Kendi düşen ağlamazmış!
Biz ise bunun bile hala farkına varmış değiliz ki saz çalıp, oynuyoruz…
Ne demiş atalarımız;
Borç bini aşınca, baklava börek yenirmiş!
Sözün özü;
Yabancı söze değil, çıkan yasaların evrenselliğine ve uygulama güvencesine bakar!