Türkiye’de her ay klasik bir haber haline geldi. Gerçek işsizlik ne biliyor musunuz? TÜİK’in açıklamasında iş aramaktan vazgeçenleri eklediğinizde açıklananın yaklaşık 2 katına denk gelen oran…
Her ay sistematik iki veri de açıklanıyor. Oysa gerçek işsizlik bnun da üzerinde… Eğer temel konu çalışarak geçimini sağlayamayan insan sayısı ise, yelpazeyi biraz daha geniş tutmanız lazım.
İş aramaktan vazgeçenleri katın; üniversiteden mezun olup babasının yanında artı değer yaratmadan duran çocukları ekleyin; gizli iflas içerisinde olan esnafı, çiftçiyi ilave edin; fabrikasını döndüremeyen iş sahiplerini de katın, görün bakın rakam ne çıkacak?
Elbette hedefiniz ekonominin içine dahil olup, geçim sıkıntısı çeken ya da doğru tabirle geçinmek için gelir elde edemeyen nüfusunuzu tespit etmekse… Yoksa yaparsın anketi, bakarsın kimsenin umut beslemediği İşkur başvurularına durum ortaya çıkar.
Diğer taraf da saymadığınız vazgeçeni ekler ve rakam kör dövüşü içinde her ay açıklanır. Halbuki durum daha temel ve çözüme muhtaç nitelikte… İş burada da bitmiyor.
En güvendiğiniz bankalar Standard & Poor’s tarafından Güney Afrika ile birlikte kırılganlıkta başı çekmiş. Kuruluş ‘tahvil alımlarını bu ülkelerden azaltmaya başla’ önerisi yapıyor. Morgan Stanley, Türkiye için ‘ağırlığını azalt’ uyarısını duyuruyor.
Peki bu arada bizde durum ne? Merkez Bankası’nın açıklamasına göre özel sektör borçlanmayı hızla sürdürüyor. Bankalar durumun farkında pozisyon kapatmaya uğraşırken, finansal olmayan kuruluşlar yükleniyor.
Neden? Çünkü borçlarını borçla ödemeye çalışıyorlar. Bunun bir miktarı kendi paraları da olsa, önemli bir dilimi sarmala giren borçlar. Muhtemelen batık olmaması için, ödeme miktarı kadar krediler çıkarılıyor. Yakında bankaların sendikasyon kredilerinin yenilendiği haberlerini görürseniz, ayrıntılarına iyi bakın.
Kendi paraları batmasın diye taksit tutarı kadar gelen sendikasyonlar olacak. Dert toplam alacağı kurtarmak. Fakat bu daha da zor veya maliyetli hale gelecek. FED Başkanı Yellen, Basel kriterlerine atıfta bulunup, tavizsiz politikasını uygulayacağının altını çiziyor.
Tüm bunlar olurken, sıkıntının büyük olduğunu bildiğimiz reel sektöre ilişkin haberler çıkıyor. Türkiye’nin görünümünü negatife çeviren Moody’s Türk şirketlerinin notuna dokunmamış. Sıkıntı şu ki örnek verilen şirketler zaten ya dünya devinin şubesi ya da Türkiye’nin holdingi… Asıl sahadakiler ne olacak? Gerçek yanıt burada.
Ekonomi yönettiğini iddia edenler, olayı tamamen kumara çevirdiler ve kontrolden çıktılar. Nasıl mı? Üniversite sınavına giren öğrenci tüm soruların yanıtını yazı tura atarak vermiş. Üç saat sonra diğer öğrenciler sınavı tamamlayıp çıkarken yazı turacı işlemine devam ediyormuş.
Öğretim görevlisi ‘hepsini yazı tura atarak cevapladın. Daha biteremedin mi?’ deyince, öğrencinin yanıtı bizim ekonomi kurmaylarının yorumu cinsinden olmuş: “Hocam bir saat önce bitirdim ama cevaplarımı kontrol ediyorum.”
Siyasetçisiyle, uzmanıyla, gazetecisiyle bizim tayfa da çıkmışlar ekranlara, geçmişler köşelerine, ısrarla ‘ama’ diye başlayan cümlelerle durumu kurtarmaya çalışıyorlar. Gerçekten korkarak, sonuçlardan kurtulmak mümkün değil. Ama zamanında uyarı yapmayanların durumu ürkütüyor.
Ne der bir Japon atasözü? “Pirincin içindeki siyah taştan değil, beyaz taştan korkun.” Ne olur insafa gelin de araç devrilmeden sorunlarımızı görüp, çözüm konuşalım. Yoksa göreceksiniz gerçek işsizliği…