Başbakan Davutoğlu Londra’da 200 yatırımcıya Türkiye’yi anlattı. Yalnız Başbakan’ın karıştırdığı bir nokta var ki, seçmenine konuşmuyor. Karşısındaki insanlar Türkiye’deki gelişmeleri, ülkenin durumunu, bu ülkede yaşayan vatandaşlardan daha iyi biliyor.
Hayatın gerçeğiyle ilişkisi olmayan rakamları, yıllarca beraber yürüdüğünüz, faiz yüküyle para kazandırdığınız, sonra para kesilince de ‘faiz lobisi’ ilan ettiğiniz insanlara inandıramazsınız.
Onların her biri Türkiye’nin söylenenin aksine daralma içinde olduğunu, kırılganlık sıralamasında başta geldiğini, bahsedilen yapısal reformların niyet olsa bile finanse edilmekten uzak olduğunu, jeopolitik gelişmelerde bizzat etken olduğumuzu çok iyi biliyor.
Şimdi diyorsunuz ki gelin bize yatırım yapın. Fakat bunun ardından gelecek ‘ama’ bağlantılı cümleleri söylemediğinizi de gayet iyi biliyorlar.
Gelin ama bir gecede değişecek yapıyla sizi lobi ilan edebiliriz. Her türlü olumsuzluktan sorumlu tutabiliriz.
Gelin ama ihaleye girecekseniz, bizden yana tavır koymuyorsanız, yeterliliğinizin hiçbir önemi yok. Dünya çapında firmalar yarışırken, bizde yeni kurulmuş ihtisası tartışılır bir şirkete işi verebiliriz.
Gelin ama, tüm coğrafyaya hitap etmeyi düşünürken, bir günde hedeflenen coğrafyanın tamamıyla düşman hale gelebiliriz.
Gelin ama, istediklerimizi yapmazsanız bir anda Maliye’nin zorlama denetimlerine ve suçlamalarına maruz kalabilir, akıl almaz cezalarla karşılaşabilirsiniz.
Gelin ama, bir gün dost, ertesi gün terörist ilan eder; soran olursa da ‘saftık bizi kandırdılar’ deyip işin içinden çıkabiliriz.
Gelin ama, hukuk, demokrasi, piyasa kuralları gibi taleplerde bulunmayın. Bunların hepsi bizim istediğimiz doğrultuda yeniden şekillenebilir.
Gelin ama, para gelmediği için sıkıntıya girebilir; içeride ürettiğinize pişman eder; net hata noksan adıyla anılan, kaynağı belirsiz parayla sizi bir tutabiliriz.
Elbette Başbakan Davutoğlu bu ve benzeri konulara hiç değinmedi. Seçim meydanlarında imiş, gerçekten kararları yürütme organı veriyormuş gibi bir tavır içinde bir söylevde bulundu.  Oysa sağlamasını yapmak kendisini dinleyen yatırımcılar için gayet kolaydı. Tek bir soru soracaklardı. Ülkeyi kim yönetiyor? Başbakan Davutoğlu açık açık ‘ben’ diyebilecek miydi?
Derdi de işte onun arkasına bir ama ekler, Beştepe ile uyum içinde çalıştıklarına dair bir gerekçeyle gerçeği söylemek zorunda kalırdı. Ülkeyi yönetenler yaptıkları ve itiraf ettikleri saflıklarıyla ünlü de, yatırıma çağırdığınız adamlara önce bunu sorun: Siz de bizim kadar saf mısınız?