Türkiye’nin uluslararası döviz pozisyon açığı 367 milyar doların üzerine çıktı. Öncelikle bunun zaten başlı başın bir problem olduğunu ve bu açığın ekonomimiz adına sağlıklı olmadığını söylemek gerekir.
Ekonomimiz diyorum çünkü biz ve bizim gibi acil nakde ihtiyacı olan ve eskisi kadar rahat para bulamayan ülkeler adına meseleyi ayrıca okumak gerektiğini düşünüyorum. Bu açığın taşıdığı riskleri de zaman zaman yazıyorum.
Fakat bugün sizlerle paylaşacağım mesele bu değil. Bu açığın bir ay gibi kısa bir süre içinde 12,2 milyar dolar artmış olması. Ne var bunda diyebilirsiniz; ama bence garip bir hareketi simgeliyor.
Mesela şöyle bir sağlama yapalım. Türkiye’nin dış ticaret yapısı, çarpık da olsa eskisi gibi hacimli seyretseydi; ithalata yapabilmek adına yükümlülüğümüzün arttığını düşünebilirdik. Fakat AB ile ticaretimizin ay bazında fazla verdiği, ihracatın kendi içinde rekorlar kırarak, ithalatın tam bir çöküş yaşadığı durum içinde sizce garip değil mi?
Yani harcadığınızdan daha fazla para kazanıyorsanız; bu açığın azalması mı gerekir, artması mı?
Türkiye’nin para bulmakta zorlandığını biliyoruz. Ülkeden dışarıya çok ciddi miktarda para kaçışının olduğu da tüm raporlara yansıyor. Bundaki rahatsızlığı zaman zaman ekonomi yönetimi dahi dile getiriyor.
Peki ülkeye giren para, çıkanın yanında son derece yetersizse, yurtdışında daha çok paramız olması ve bunun da döviz bazlı olması gerekmez mi? Bu durumda da yine açığın daralmaya gitmiş olması sonucu doğmaz mı?
Yeterince borçlanamadığımıza, fakat bu aşamada da borç ödemeyi sürdürdüğümüze göre, yükümlülüklerimizin borçlarım karşısında erimiş olması lazım değil mi? Peki tüm bu gerçekleri alt alta koyduğunuzda nasıl oluyor da, daha çok para kazanırken, yani döviz geliri elde edip, harcamasını kısarken, yeterince para çekemediğimiz halde borç öderken yükümlülüklerimiz artıyor?
Böylesine düşük hacimde bir ekonomi içerisinde, para trafiğinin ve dış ticaret hacminin ivme kaybettiği bir ortamda 12,2 milyar dolarlık sıçrama normal olamaz. Soru şu: Her şeyin istesek de istemesek de, sağlıklı olsa da olmasa da, riski arttırsa da arttırmasa da, görece lehimize işlediği bir bilanço içinde yükümlülüğümüz nasıl artıyor?
Ya da soruyu başka bir yerden soralım. Ekonominin temel seyrinde hiçbir düzelme olmadığı, finans akmadığı, ithalat gibi harcamalar yapamadığımız bir resim içinde 12,2 milyar doları yurtdışından kim geri çekti?
Geri çekti diyorum, zira bunun yeni bir para olmadığı, sadece yurtdışı varlıkları azalttığı net bir biçimde gözüküyor. Garip olan ne? Ülkeye yurtdışındaki 12,2 milyar dolar giriş yaptıysa, dolar niye yükseliyor? Ben anlamadım; anlayan beri gelsin.