Türkiye’deki futbol endüstrisinin sadece sporun ötesinde bir anlama gelmediği gerek yaşanan süreç, gerek kulüplerin ele geçirilme arzusu, gerekse de ithalat yapısı nedeniyle bir vaka. Son derece kötü bir sisteme sahip bu endüstri, hem algı yönetimi, hem siyasi etkisi, hem de ekonomik boyutuyla göz ardı edilemez.
Futbolu bir afyon olarak da düşünebilirsiniz, çok sevilen bir spor olarak da… Ama her iki durumda da ülkenin gerçeği olduğu ve birçok alana etki ettiği realitesi ortadan kalkmıyor. Özellikle büyük kulüplerin halka açık şirketler haline gelmesi, finansal piyasaya yatırım yapanlardan, dış ticaret dengesine olumsuz katkısına kadar birçok etkeniyle hayatımızın merkezinde yer alıyor.
Uluslararası çaptaki mali ve yönetsel kriterlerin kapıya dayandığı bir dönemde, Türk futbolunun da popülizmden kurtulması şart. Çünkü mevcut haliyle büyük bir iflas gerçeği tam önümüzde duruyor.
Bu açıdan baktığımda geçtiğimiz gün BJK TV’ye çıkarak soruları yanıtlayan Beşiktaş Kulübü Başkanı Fikret Orman’ı ve onun nezdinde yönetimini açıklamalarına binaen önemsiyorum. Sadece 3 milyon Dolar’a mal olan Ferrari isimli futbolcunun bugün Kanada’da 250 bin dolara oynuyor olması bile, ülkenin kaynaklarının nasıl çar çur edildiğini gösteriyor.
Mali açıdan çok ciddi sıkıntı içerisinde olan Beşiktaş Kulübü’nün yeni süreçte ortaya koyduğu yaklaşımın önemsenmesi gerekiyor. Eğer basın, menajerlik sistemi ve kulüpten geçinmeyi alışkanlık haline getirenlerin tuzağına düşülmezse, bundan 2 sene sonra bu kulübün çok önemli bir model haline geleceğini şimdiden söylemek mümkün.
Fikret Orman, altyapıya önem verilmesi gerektiğinden bahsediyor. Orman, polemiklerden uzak durup, kulübü içinde bulunduğu durumdan kurtarmak adına yürüttükleri mali ya da operasyonel projelere atıfta bulunuyor. Mali dengelerin yeniden sağlanmasından, bu uğurda gerekiyorsa sportif fedakârlıklardan, transferlerin bir satın alma ciddiyetinde yapılmasından dem vuruyor.
Kurumsal çerçevede kişilerin yetki ve sorumluluk alanlarının çizgilerinin çekildiği her konuşmasında anlaşılıyor. En önemlisi yakınmak ya da cebinden para koymak yerine kalıcı projeleri hayata geçiriyor Yönetim içinde zaman zaman fikir ayrılıklarının çıktığını, tartışmaların bile yaşandığını ama sonuçta uzlaşıldığını açıklama cesaretini gösterecek kadar samimi bir tarz hissettim ben Orman’da…
En önemlisi futboldan siyasete Türkiye’nin bir hastalığı olan geçmiş dönemle uğraşmak yerine, durumu toparlamak ve yarını kurtarmak hedefine kitlenmiş olması, ilkeler üzerinden hareket eden tavrı, kendisine oy versin ya da vermesin her görüşe ve projeye açık olduğunu ifade eden yaklaşımı önemsenmeye değer.
Ben bir Fenerbahçe taraftarı ama her şeyden önce bir gazeteci olarak Fikret Orman’ı ve onun nezdinde Beşiktaş’ın yeni yönetimini doğru kulvarda gördüm. Fakat asıl sınav buradan sonra başlıyor.
Her fırsatta ‘bize sahip çıkın, fikirlerle, eleştirilerle destek verdin’ diyen bir yöneticiye sadece kendi kulübünün değil, tüm spor camiasının omuz vermesi gerektiğine inanıyorum. Sadece hayalindeki ‘Metin, Ali, Feyyaz’ dönemi ve Türk çocuklarından oluşacak bir gelecek yaratmayı amaçlaması bile alkışlanmaya değer.
Eğer Fikret Orman ve ekibi bu işi başarırsa, gelecekte Türk futbol endüstrisi adına işin sportif bir faaliyetten ibaret olduğu, endüstriyel anlamda kaynakların çar çur edilmediği ve yetişen sporcularla sosyal politikaların da desteklendiği bir fotoğraf karşımıza çıkabilir.
Altyapıya yönelik belediyelerle birlikte yeni bir modelin ipuçlarını vermesi, açıkçası beni heyecanlandırdı. Belki bu sayede yerel yönetimler de Belediye Kanunu’nda öngörülen sınırlara geriler ve milyon dolarları sokağa döküp rekabete girişmez.
Sözün özü şu: Ben Fikret Orman’ın televizyondaki performansını, kapıları açık tutan, kucaklayıcı tavrını, ilkeli ve finansal gerçeklerle, denetimi de esas alan bir çizgide sergilediği tavrı çok önemsedim. Bu ekibe mutlaka bir şans verilmeli.
Çünkü başarırlarsa, sadece Beşiktaş’ı değil, Türk futbolunu ve kaynakların israfını, ekonomik ve sosyal sıkıntıları da ortadan kaldıracak bir modele imza atabilirler. Kim bilir? Belki her görüşe açık tavrı bir gün siyasete de sirayet eder de, Türkiye aklıselim noktasına ulaşır. Bence Fikret Orman’a kredi vermeye değer. Zira ülke adına getirisi büyük…