Önce komisyonu işgal ettiler. Muhalefet itiraz hakkını kullanamadı, söz söyleyemedi. Ardından zorbalık yaptılar, meclis görüşmelerinde tekme tokat giriştiler. Kanun tasarısının arasına 20 milyar dolarlık kaymaklı kadayıf yerleştirdiler. Türkiye’nin ne kadar imam ve hatip ihtiyacı olduğunu belirlemeden ‘her eve lazım’ maddesi koydular.
Hepsinden önemlisi gelecek kuşakların kaybına yol açacak, parçalı eğitim sistemiyle, içeriği boşaltılmış, bütünsellikten uzak, analitik düşünceyi dinamitle yok edeceği eğitimciler tarafından söylenen bir sisteme geçtiler ve ardından toplanıp fasıla gittiler. ‘Beraber yürüdük biz bu yollarda’ şarkısını söylerken, acaba bu yolun yol olmadığını düşündüler mi?
İnsan bir yolda yürürken, yaptığı her hareket küresel sermayenin, başka ülkelerin ya da Türkiye’nin rakiplerinin işine yarayacak sonuçlar verip, ülkeyi borca, bilgisizliğe, felakete ve içi boş çuvallara döndürüyorsa, insan evladı olanın ‘benim bu yolumda hata var mı’ diye kendine sorması gerekmiyor mu?
Ama siz düşünmeyin bunları fasl-ı muhabbet içinde, fasl-ı maarif zevkinizi yürütün. Hatta fasıl heyetinden parçalar isteyin. İlk parça eski kuşaklardan yeni kuşaklara henüz yasayı onaylamayan Sayın Cumhurbaşkanına gelsin: “Ben gamlı hazan, sense bahar dinle de vazgeç.” Eğer Sayın Cumhurbaşkanı onaylarsa, millet adına bir şarkı da ben isteyeyim: “Dönülmez akşamın ufkundayım, vakit çok geç. Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç.”
Elbette bu eğitim ve kuşak katliamının sonuçları olacak. O zaman bu yasaya geçer oy veren milletvekilleri için, içlerindeki sorgulayıcı ruhu bırakıp, yağdanlık yaptıkları ve yüreklerindeki insan ve memleket sevgisini kaybettikleri için bir parça talep etmek gerekir:
Zeki Müren’in çok değerli eseri buraya cuk oturur: “Sen kimseyi sevemezsin, sevmeyeceksin. Rüzgârların önünde kuru bir yaprak gibi sürükleneceksin.”
Elbette fasıla gitmişken göbek atmak da gerekir. Tam bu sırada değeri 20 milyar doları bulan ve kamu ihale kanunu dışında bırakılarak bizim oğlanlara gidecek ‘Fatih Projesi alımları’ akla gelir ve tüm salon coşkuyla göbek atmaya başlar. Şarkı şudur: ‘Bas bas paraları Leyla’ya bi daha mı gelecez dünyaya…”
Sondan bir önceki istek ise 2006 yılında kapalı oturumla kurulan ve Amerikalı danışmanlar tarafından Türk eğitim sisteminin şekillendirilmesini sağlayan, Milli Eğitim Bakanlığı’nın bile üzerinde yer alan Mesleki Yeterlilik Kurumu’na gelsin: “Hicran olacaksa bu aşkın sonu…”
Şimdi bazıları partizanca tavır takınıp, bu yasayı savunmaya kalkışacak. Benim bu faslı maarif sonunda onlara tavsiyem, AKP binasına dönerek yapın bu savunmayı. Çünkü evladınızın, parmağı kanasa yüreğinizin dayanamayacağı, evladınızın geleceğini mahvettiniz, ardına ülkeyi de katarak. Sizin yanıtınızı tarih verecek ve çocuklarınız yıllar sonra kulaklarınızı çınlatacak; ama hayırla değil; emin olabilirsiniz.
Ve final şarkısını koro eşliğinde millet söyler; karşısındaki ucuzluğa hayıflanarak: “Kendim ettim, kendim buldum, gül gibi sarardım soldum, eyvah eyvah..”