Ekonominin belki de en ilgi çekici tarafı, piyasanın zıt kutuplar üzerine işlem görmesidir. Diyelim ki Türkiye ekonomisi büyümek istiyor. Bu durumda ne yapıyoruz. İthalatı kolaylaştırarak, ithalattan alınan vergi gelirlerinde ki artış ile, büyümeyi yükseltiyoruz. Ancak bir yandan da cari işlemler açığını büyütüyoruz. Tam tersi durumda ise, ekonominin soğumasını istiyorsak, bu sefer faiz koridorunu yükselterek, yatırımları, kredi taleplerini frenlemeye çalışıyoruz. Bu durumda ise, iç tüketimin azalması ve ithalatın yavaşlaması nedeni cari açık daralıyor. Cari işlemler açığının daralması güzel bir gelişme olmasına rağmen, büyüme de sorun yaşamaya başlıyoruz. ve ekonomide küçülme dönemine giriyoruz. 2012 yılı itibari ile, Türkiye’de tasarrufların, GSMH’ye oranı % 12 olarak ifade ediliyor. Bu rakamlar, bundan 10 – 15 yıl kadar önce, Mahfi EĞİLMEZ hocamın çalışmasına göre, daha yüksekti. Türkiye de ekonomiyi yönetenler, tasarrufların GSMH’ya oranının % 15 ve daha yukarı çıkması gerektiğini öngörüyor. Ancak, Türkiye’ nin 2012 yılı büyüme hızının gelecek aylarda ve 2013 yılı içinde artması için de Merkez Bankasının faizleri indirip gaza basması isteniyor. Şimdi merak ettiğim soru şu, hem büyüme odaklı olacağız, hem tasarruf oranlarını arttırmak isteyeceğiz, hem de cari işlemler açığını daraltmak için çaba sarf edeceğiz. Yapabilirsek de iş gücü piyasasını canlı tutarak, istihdamı arttıracağız. İşte bu dört göstergeyi gerçekleştirmek, şu an ki konjonktürde son derece zor. Yazımın başında belirttiğim, zıt kutuplar içinde sıkışıp kalıyoruz. TCMB, bugün ki Para Politikası Kurul toplantısı sonrası, faiz koridorunda ki üst bandı; % 9,5’e çekti. Rezerv Opsiyon Katsayısını da ( ROK) 0,1 puan yükselterek, TCMB döviz rezervlerini arttırarak, piyasanın likit kalmasını sağladı ve bankaların fonlama maliyetlerini azaltmaya çalıştı. Bu durumda, yarından itibaren, bankalar düşük faizli kredi kampanyaları ile, tüketim çılgınlığının devam etmesini sağlayacak, büyüme rasyomuz yükselse bile, tasarruflar da ki % 12 oranı aşağı mı inecek, yukarı mı çıkacak hep birlikte göreceğiz. Umarım, iç talep de ki artış, TÜFE’yi etkilemez ve tasarrufların GSMH oranı % 10 seviyelerine gerilemez. Bu olumlu havaya rağmen, sanayi üretiminde göreceli bir artış yaşanmaz ve Avrupa’da devam eden kronik borç krizi depresyon yaratmaya devam ederse Türkiye ekonomisi, 2013 yılında yeni dış kaynaklı krizlere karşı aşırı duyarlı hale gelebilir.
http://bigyatirim.blogspot.com/
https://twitter.com/drismetdemirkol