Merkez Bankası Para Politikası Kurulu tahmin edilmeyecek ölçüde ÅŸok bir faiz arttırımına gitti. Yüzde 10 ile 15 arasında oynama imkânı veren, ama ortalama yüzde 12 ile reel faizlerin üzerine çıkan radikal bir karar aldı.Â
Öncelikle bu hareket cesaretten mi çaresizlikten mi iyi okunmaya muhtaç bir özellik sergiliyor. Normal şartlar altında tüm ekonomik dengeleri bozacak, bu tür bir faiz arttırımının borca batmış vatandaştan özel sektöre herkesi çok olumsuz etkileyeceği açık.
Merkez bu kararı alarak bugüne kadar havaya kurşun sıkıp mücadele ettiği dolar canavarına, son kurşununu attı. Bu ‘son’ ifadesini hiç akıldan çıkarmamak gerekiyor. Havaya açtığı ateş doları korkutmaya yetmedi. 2,40 sınırına yaklaştığı anda da ateş etti.
Burada iki ayrı fotoğraf var. Bunlardan birincisi çok çirkin… Başta Başbakan Erdoğan’ın İran ziyareti öncesi, karar açıklandıktan sonra da Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in yaptığı açıklamalar ‘kurnazlık’ içeriyor.
Ortaya çıkacak tablo engellenemediği için ‘biz uyardık, ama Merkez Bankası bizi dinlemedi’ diyerek, oluşacak faturaya kurban arıyorlar. Çok açık ve net söylemek gerekirse, iktidar bu işin içinden sıyrılamaz.
Yaşanan ve yaşanacak tablodan birinci dereceden sorumludur. ‘Özerk’ söylemi de sorumluluktan kaçmak için kullanılan kavramdır. Yargının bile Başbakan tarafından yönlendirildiği bir ülkede, kimse Merkez Bankası’nın özerkliğinden bahsetmesin.
Gelelim ikinci fotoğrafa… Merkez Bankası yaptığı radikal faiz arttırımının çok olumsuz sonuçlara neden olacağını bilmiyor muydu? Şüphesiz farkındaydı. Ama bu denli radikal bir karar bize gösteriyor ki, kasasında çıkıştaki dolarla mücadele edecek para yok. Yani cephane yetersiz. Bu kararla aleni bir biçimde bunu ortaya koydu.
Şimdi gelelim en kritik soruya: Tek kurşunu çaresizlik içinde karşısındaki canavara sıktı. Muhtemelen hesap şu: Ya öldürürüm ya da seçime kadar yaralı tutarım; seçimi iktidar partisi kazanır; siyasi risk biter; doların da ateşi söner. Fatura da vatandaşa seçim sonrası yansıtılır.
Nitekim kurşunu atar atarmaz, gece yarısı itibariyle dolar hızla değer kaybetmeye başladı. 2,18’e kadar geriledi… Sabah saatlerinde de durgunluk devam ediyordu; sonra yine gün içinde 2,32 seviyesine ulaştı. Demek ki kurşun boşa gitti ya da öldürücü bir etki yapmadı.
Demek ki boyalar daha çok dökülecek. Son olarak bir hatırlatma yapayım. Tarih: 16 Ocak 2014… Yatırım şirketi Barclays yatırımcılarına tavsiyede bulundu. Dolar tahminimizi 2,35’e çıkarıyoruz. 2,15’ten dolar almanızı öneririz.
O zamanlar 2,15 seviyesi hayaldi. Ama faiz arttırımının ardından 2,18’leri gördü. O zaman soru şu: Kimler dolar aldı? Bu operasyondan kimlerin haberi vardı? Sizce de zamanlaması manidâr değil mi?
Bir soru dizisi daha ekleyelim: O akşam toplantının gece saatlerine alınmasına ve kararın geceyarısından sonra açıklanmasına neden olan yurtdışından gelen üye kimdi? O üye hangi ülkeden geldi? Gittiği ülkede ne tür bir ricada bulundu? Ne yanıt aldı ve aldığı yanıt şok faiz arttırımı konusunda ne kadar etkili oldu?
Dünya küçük değil mi? Duyulmaz zannedilen şeyler bile duyuluyor? Umarım Merkez Bankası ya da ekonomi yönetimi bunun da yanıtını verir. Yoksa bu ziyaretin de zamanlaması çok manidâr.