Türkiye ne çektiyse bu adı var kendi yok reformlardan çekti. SaÄŸlıkta reform dediler, aradan geçen 5 yılın sonunda saÄŸlık sistemi tamamen iflas etti. Güya sosyal güvenlik açığını kapatacak mucize olarak sundukları sistem, deliÄŸi daha da büyütürken, önleyici hekimliÄŸi ortadan kaldırıp, insanları hasta kisvesi altında müşteriye dönüştürdü.Â
Nitekim özel hastanelere aktarılan rakam patladı gitti. Mantık sen yeter ki ‘hasta ol, gerisini biz hallederiz’ olunca kısa süreli yaşanan devlet bütçesinden gizli soygun, paralar suyunu çekince ‘katkı payı’ adı altında aleni bir hal aldı.
Zaten bu nedenle kamu hastanelerinde kuyruklar tekrar oluştu. Tek farkla; kamu ve üniversite hastaneleri bu süreç içinde yatırım yapılmadığı için perişan durumda. Doktora Mario, hastaneye de salt işletme gözüyle bakarsan olacağı buydu.
Eğitimde reform dediler. Kopyalar şifreler havada uçuştu İleriye dönük kadrolaşmanın temelini, Amerikalı danışmanların verdiği akıllarla MEB’in üstündeki Mesleki Yeterlilik Kurumu ile birlikte oluşturup, kuşakları mahvetmenin yolunu açtılar.
Şu an ne veliler ne de öğrenciler başlarına ne geleceğini bilmiyor. Ama fotoğrafın sonu belli… Tüm okulları bitirdikten sonra işsizlik. Aynı hükümet içinde her bakan değiştiğinde yeni bir eğitim sistemiyle karşı karşıya kalmış olmamız da, bu iktidarın reformdan ne anladığını ortaya koyuyor.
Yargıdaki reform zaten herkesin malûmu… 2010 yılındaki referandumda ‘çağ atladığını’ zannedip, ‘yetmez ama evetçilerin’ iteklemesiyle yarattıkları reformun sonucundan bugün ‘paralel devlet’ diye şikâyet ediyorlar.
Çalışma yaşamında reform yapıp, millet sendikalı yapmaya kalktılar; sendikaların nasıl sarardığı ortada. Medya’da reform yapıyoruz dediler, sistemin nasıl işlediği ‘Alo Fatih’ ile Graham Bell’in bile kemiklerini sızlatacak düzeyde.
Toplu konut anlayışında reform yaptılar, kutular, para sayma makineleri havada uçuşuyor. Siyasette reform yaptılar; paylaşım kavgası ortaya çıktıktan sonra gelinen nokta ortada. Ekonomiyi anlatmıyorum bile…
Şimdi Maliye Bakanı Mehmet Şimşek yeni bir reformun (!) müjdesini verdi.  Şu anda çalışmaları yürüttükleri reformun konusu ‘yolsuzluk’ imiş. Desenize gırtlağa kadar yolsuzluğa batmış ülkenin, değeri anlaşılamayan evlatları, bu konuya da el attı.
Ama haklılar madem müptela gibi bundan vazgeçemiyorsun, açarsın bir torba, atarsın içine ‘size ne lazımdı yasalarından’, yolsuzluğun yapılabileceğine dair bir yasa çıkarırsın; yolsuzluk da yasallaşır. Yaparlar mı, yaparlar…
O zaman kollayın kendinizi, ceplerinize de dikiş attırın. Deniz Feneri’nden ayakkabı kutularına kendi yolsuzluk iddialarıyla yüzleşemeyenler reform yapmaya hazırlanıyor. Sonumuz hayır olsun.
Sağlıkta reform dediler; battı. Eğitimde reform dediler; battı. Hukukta reform dediler; battı. Ekonomide reform dediler; battı. Siyasette reform dediler; battı. Terörde reform dediler; battı. Dış siyasette reform dediler; battı. İstatistikte reform dediler; battı.
Seçim sisteminde reform dediler; battı. Üniversite sisteminde reform dediler; battı. Yerel yönetimlerde reform dediler; battı. Çünkü hiçbirinden gerçekten anlamıyorlardı. Şimdi anladıklarını anladığımız bir konuyla karşı karşıyayız. Yolsuzlukta reform yapacaklarmış… Korkarım yolsuzluk daha da patlayacak.
İnsan olana tek bir şey demek kalıyor bu durumda: Eyvah! Reform yapacaklar.
Kazım Bey; gece saat 03.08 üşenmedim yazıyı somuna kadar okudum. Sonra dönüp düşündüm aklımda yazıdan tek cümle kalmamış. Neden, çünkü boş bir yazı. Sırf hükümete muhalif gözükmek gayesiyle yazılmış boş bir yazı.Sayfaya yazık olmuş.
Önceki yorumda sehve Kazım Bey yazdım. Çetin Ünsalan olarak düzeltiyorum.