Euro Krizinin Ekonomi Politiği

Mali piyasaların Euro Bölgesi’ne yönelik korkuları azalmışa benziyor. Dün borsalar yükseldi. Euro değer kazandı, parite 1.37’yi gördü. İçeride de döviz piyasası sakinleşti. Son baktığımda dolar 1.82 TL’ye gelmişti.

Merkez Bankası ağustos ödemeler dengesini açıkladı. Ağustos cari işlemler açığı 4 milyar dolarda kaldı. Yıllık açık 75 milyar dolarla yeni rekor kırdı. Beklentilerle uyumludur. İlginç yeni bilgi göremedim. Bundan sonra ne olacağı önem kazanıyor.

Hazine nakit dengesi eylül sonuçlarını yayınladı. Bütçenin öncü göstergesidir. Eylül’de yüksek faiz dışı fazla var. Ama önceki ayın vergi tahsilatını yansıtıyor. Dokuz aylık nakit açığı ise 2 milyar TL’de kaldı. Bütçe için iyi haberdir.

Nakit yetersizliği ve iflas

Bir borç anlaşması ne zaman sorunlu olur? Borçlu taahhüt ettiği faiz ve anapara ödemelerini yapamaz. Borçlunun şahıs, şirket ya da devlet olması sonucu değiştirmez. Borçlu ve alacaklılar müzakere masasına oturmak zorunda kalır.

İki ayrı şekli vardır. İlki nakit akımı uyumsuzluğudur. Borçlunun varlıkları yükümlülüklerini karşılar. Yani müflis değildir. Ancak nakit girişi faiz ve anapara ödemeleri için yetersizdir. Çözümü kolaydır. Yeni bir ödeme planı ile sorun aşılır.

Diğerinde borçlunun yükümlülükleri varlıklarından büyüktür. Yani müflistir. Ortada gerçek bir kayıp vardır. Bunun borçlu ve alacaklılar arasında paylaştırılması zorunludur. Çıkarlar çatışır. Çözüm süreci tam bir bilek güreşine dönüşür.

Euro Bölgesi’ne uygulayalım. İtalya ve İspanya aslında ilk kategoridedir. Buna karşılık Yunanistan fiilen ikinci kategoriye geçmiştir. Mevcut borçlarını geri ödemesi ihtimali olmadığı anlaşılmıştır.

İlle böyle olması gerekiyor muydu? Hayır. Devletler iflas etmez. Vergileri artırır, harcamaları kısar, borcunu öder. Koşulu vatandaşın kemerinin sıkılmasını onaylamasıdır. Türkiye’de vatandaş kabul etti. Yunanistan’da reddetti.

Kavga içinde kavga

Ayrıntılara girelim. İlk aşamada Yunanistan’ın payı saptanmalıdır. Almanya ilk başta kötü örneği engellemek için “hepsi” diyordu. Türkiye’ye de uygulanan IMF yöntemidir. Yürümedi. Alacaklıların da bedele katılacağı anlaşıldı. Ne kadar? Kavgası sürüyor.

İkinci aşama kaybın alacaklılar arasında paylaşımıdır. Ne kadarını özel kesim (banka hissedarları), ne kadarın devlet (vergi mükellefi) ödeyecek? Almanya “özel kesim” diyordu. Vatandaşın tavrını yansıtıyor. Bu kavga da devam ediyor.

Üçüncüsü, kamuya kalan kaybın devletler arasında paylaşımıdır. Ne kadarını üye ülke hazineleri, ne kadarını euro bölgesi genel hazinesi ödeyecek? Sanırım tahmin ettiniz: Almanya “her ülke kendi ödesin” diyordu. Diğerleri ile tutarlıdır. Bu da sonuçlanmadı.

Muhtemel uzlaşmanın ana hatlarını çıkartıyoruz. Bir: Yunanistan’a kısmi borç affı geliyor. İki: Bankalar mutlaka bedel ödüyor. Üç: Her ülke bankalarının ek sermaye ihtiyacına katkıda bulunuyor. Dört: Kalanı bölgenin müşterek kasasından çıkıyor.

Yapabilecekler mi? Ben iyimserim. Zaten fazla sürmez, yakında öğreniriz.

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir