Ekonomideki ve Siyasetteki Dengeler Açısından Kritik Dönem
10 Ağustos’ta gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı 1. Tur seçimlerinde, Başbakan Erdoğan halkımız tarafından Türkiye Cumhuriyeti’nin 12. Cumhurbaşkanı seçildi. Milletimiz ve ülkemiz için hayırlı olmasını diliyorum. Seçim sonrasında, Borsa İstanbul, haftaya yaklaşık 1300 puan yükseliş ve % 1.55 primle olumlu bir başlangıç yaptı. Ancak, bu yükseliş kısa sürdü. Kar satışları ve Fitch’ten gelen açıklamaların etkisiyle BIST-100 endeksi haftanın ilk gününde %2.43’lük düşüşle 77.271 puandan kapandı. Endeks, haftanın geri kalan kısmında haber ve veri akışlarına paralel olarak 76.800 – 78.500 bandında dalgalandı. Geçen hafta ABD açıklanan perakende satışlar ile haftalık işsizlik başvurularını; Avrupa tarafında ise büyüme verilerinin beklentileri karşılamaması iç piyasaya kısa süreli de olsa moral verdi. Diğer taraftan, Rusya Devlet Başkanı Putin’in, ülkesi ile Ukrayna arasındaki gerginliği durdurabilmek için herşeyi yapacağını açıklaması da piyasalar tarafından olumlu algılanan bir diğer gelişmeydi.
Kredi Derecelendirme Kuruluşlarından Gelen Ortak Mesaj Siyasi Risk Halen Yüksek…
Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında kredi derecelendirme kuruluşlarından arka arkaya değerlendirmeler geldi. Fitch, Standart & Poors ve Moody’s’ten gelen mesajları şu şekilde toparlayabiliriz:
- Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin Türkiye’nin kredi notuna doğrudan etkisi olmayacak
- Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmasına rağmen Türkiye’de siyasi risk hâlâ yüksek,
- Politik riskler, potansiyel sermaye girişlerinin cesaretini kırarak Türkiye’nin kredi notunda baskı yaratmaya devam edecek
- Siyasi riskin oluşturduğu kırılganlığın hükümetin etkinliğini ve politikaların öngörülebilirliğini azaltması kredi notunda negatif bir adım atılmasına neden olabilir
- Siyasi kanadın faizlerin indirilmesi için Merkez Bankası üzerinde baskısını devam ettirmesi, bankanın kredibilitesini daha da zayıflatabilir
Siyasi belirsizlik belirsizlikler sürüyor…
Hafta başında AKP Genel Başkan Yardımcısı Çelik, 27 Ağustos’ta olağanüstü kongrenin yapılacağını ve bu kongrede seçilecek kişinin hem başbakan hem genel başkan olacağını ifade etti. Gelecek birkaç haftalık vadede kimin başbakan olacağı, ekonomi yönetiminde ve Merkez Bankası’nda değişiklik olup olmayacağı can alıcı bir önem taşıyor. Babacan’ın yeni kabinede görev almayacağına ve Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın görevden alınacağına dair çok fazla spekülasyon yapıldı. Dileriz bunlar spekülasyon olarak kalır. Aksi halde; Fed’in faiz artırımına ilişkin endişeler, Avrupa Bölgesi’ndeki zayıf ekonomik görünüm ve jeopolitik risklerin sürmesi gibi faktörlere bir de ekonomi yönetiminde radikal değişiklik eklenirse, çok ciddi türbülanslar yaşayabiliriz.
Makro veriler TCMB’nin işini zorlaştırdı…
Geçen hafta içeride Haziran ayı cari açık ve Mayıs ayı işsizlik verileri takip edildi. Cari açık Haziran ayında 4.09 milyar dolar ile beklentilerden yüksek gelirken; Mayıs ayı İşsizlik oranı % 8.8 ile son ayın en düşük seviyesine geriledi. Ancak, mevsimsel etkilerden arındırılmış işsizlik oranının % 9.5 seviyesine yükselmesi 2013 yılı 1. Çeyreğinden bu yana oluşan düşüş trendi bozulmasına yol açtı. Önceki hafta açıklanan enflasyon ve sanayi üretimi verilerinin beklentileri karşılamaması sonrasında, cari açık ve işsizlik verilerinin de çok iyimser bir tablo çizmemiş olması TCMB’nin faiz konusunda izleyeceği politika anlamında işini iyice zorlaştırdı.
TCMB likidite sıkılaştırma adımlarına yeniden başladı…
TCMB son dönemde artan jeopolitik ve politik risklerin TL’de yarattığı değer kaybını telafi etmek adına daha önce de sıklıkla kullandığı likidite sıkılaştırma adımlarına yeniden başladı. Ocak ayındaki sert faiz artışı öncesinde sıklıkla kullanılan likidite adımları ile piyasaya sağlanan borçlanma maliyetini geçen hafta boyunca, % 8.25 olan politika faizinin üzerinde, % 8.29 seviyesine yükseltti. Sıkılaştırma ihtiyacının uzaması halinde politika faizi önemini yitirebilir ve kısa vadeli faizlerde belirgin yükselişlere yol açabilir. Likidite sıkılaştırmasına gidilmesi ve makro verilerin son durumunu baz alarak TCMB’nin bu ay faiz indirimine gitmesini beklemiyorum.
Kritik tarihler 21 ve 27 Ağustos…
Piyasaların yönü açısından, Fed Başkanı Janet Yellen’ın gelecek hafta Jackson Hole toplantısında yapacağı konuşma; Fed’in faiz artırımlarıyla ilgili izleyeceği politikaya ilişkin verebileceği mesajlar nedeniyle son derece önemli. İçeride yoğun bir veri akışının olmadığı haftada siyasi gelişmeler izlenmeye devam edecek. Dışarıda, ise ABD TÜFE verileri ve Avrupa Bölgesi öncü PMI verileri takip edilecek. Teknik olarak; 78.500 direncinin hacimli bir şekilde kırılması halinde endeks 80.600 seviyesine kadar bir yükseliş; 76.800 desteğinin kırılması halinde durumunda ise 75.400 seviyesine bir düşüş beklenebilir. Ancak, yukarıda detaylarını verdiğimiz belirsizlikler nedeniyle yatırımcıların, önümüzdeki birkaç haftalık süreçte temkinli davranması gerektiğini düşünüyorum. Zira, gelecek 2 hafta; Yellen’ın 21 Ağustos’ta yapacağı konuşma, 27 Ağustos’ta TCMB’nin 27 Ağustos’taki PPK toplantısından gelecek mesajlar ve aynı gün AKP’nin gerçekleştireceği olağanüstü kongre göz önüne alındığında; hem ekonomi hem siyaset açısından çok kritik bir dönemeçte olduğumuzu gösteriyor.
Bol kazançlı ve mutlu bir hafta olması dileğiyle…
Erol Gürcan
Araştırma Uzman Yardımcısı
Gedik Yatırım