TÜİK tarafından açıklanan verilere göre Türkiye Ekonomisi 2016 yılının ikinci çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre % 3.1 büyüme kaydetti. Böylelikle, ikinci çeyrek büyüme rakamı % 3.3 – 3.5 aralığındaki piyasa beklentilerinin bir miktar altında gerçekleşmiş oldu.
Yorum
Son aylarda Sanayi Üretimi verilerinde gözlenen yavaşlamanın işaret ettiği gibi 2. Çeyrekte büyüme de ilk çeyreğe nazaran bir miktar yavaşlama görülse de yıllık bazda büyüme eğilimi devam etti. Verinin piyasa beklentilerinin bir miktar altında gerçekleşmiş olması nedeniyle verinin etkisini sınırlı negatif olarak yorumluyoruz. Ancak, veri açıklandığı esnada piyasada çok önemli bir dalgalanma görülmediğini de not edelim.
Harcama Grupları bazında verinin detaylarına bakıldığında bir süredir olduğu gibi yine çok sağlıklı ve sürdürülebilir bir büyüme kompozisyonu olmadığı söylenebilir. Ekonomik büyümenin yine ağırlıklı olarak yerleşiklerin tüketim harcamaları ve devletin nihai tüketim harcamalarından oluştuğu, gayri safi sabit sermaye oluşumu ve net dış ticaret tarafının büyümeye herhangi bir katkı vermediği gibi büyüme rakamını aşağı yönde baskıladığını görüyoruz. Öyle ki, sadece iç talep ve kamu harcamalarından gelen katkı 5.46 puan seviyesinde. Diğer bir deyişle net dış ticaret ve özel sektör yatırım harcamalarından herhangi bir pozitif/negatif katkı gelmeseydi; ekonomik büyüme 2. çeyrekte % 5.5 seviyesinde gerçekleşmiş olacaktı. İç talep ve kamu tarafından büyümeye gelen güçlü katkının ağırlıklı olarak asgari ücrete yapılan artış ve yurtiçindeki Suriyeli mültecilerden kaynaklanmış olduğunu düşünüyoruz. İlk çeyrekte ekonomik büyümeye 2.29 puan negatif katkı veren net dış ticaretin bu çeyrekte 4.12 puan negatif katkı vermiş olması da dikkat çekici olumsuz bir nokta olarak görülebilir. Bu durum ağırlıklı olarak geçen yılın aynı dönemine göre ihracatta önemli bir değişim görülmemesine karşın ithalatta gözlenen sert artıştan kaynaklanmaktadır. Ayrıca, uzun süredir sabit sermaye oluşumu tarafından da önemli bir katkı gelmiyor olması da büyüme kompozisyonun sağlıklı ve sürdürülebilir olmadığını işaret eden önemli noktalardan biridir.
Özetle, açıklanan büyüme rakamının ilk çeyreğe kıyasla bir miktar yavaşlama göstermesine ve piyasa beklentilerinden bir miktar daha olumsuz gerçekleşmesine karşın yıllık bazda büyümeye devam etmesi veriye ilişkin olumlu bir nokta olarak ifade edilebilir. Ancak, büyümenin ağırlıklı olarak iç tüketim ve kamu harcamalarından kaynaklanmış olmasına karşın; net dış ticaret ve sabit sermaye oluşumunun negatif katkı vermiş olması nedeniyle sağlıklı bir dağılım göstermemeye devam etmesi büyüme performansının sürdürülebilirliğine ilişkin soru işaretlerinin de devam etmesine neden olmaktadır. Dün açıklanan Sanayi Üretimi verilerinin 3. Çeyrek ekonomik büyümesine ilişkin oldukça olumsuz bir sinyal vermiş olmasına karşın; 15 Temmuz süreci sonrasında ekonomiyi destekleme yönünde atılan ve atılmaya devam etmekte olan adımların özellikle yılın son çeyreğine doğru etkilerini yansıtmaya başlayacağını düşünüyor ve 2016 yılı için % 3.40 seviyesindeki ekonomik büyüme tahminimizi korumaya devam ediyoruz. Ayrıca, büyüme tarafında aşağı yönlü risklerin bir miktar daha ağır basması nedeniyle özellikle enflasyon ve kur tarafındaki seyrin imkan vermesi durumunda TCMB’nin ölçülü faiz indirimlerine bir süre daha devam edeceğini düşünüyoruz.
Erol Gürcan