Düşük düzeyde fiyat istikrarını sağlayacak olan kurum merkez bankasıdır. Bunu da para politikasıyla gerçekleştirir.
Peki, “Merkez bankaları ne tür para politikaları benimseyerek enflasyon hedefini tuttururlar?” diye sorduÄŸunuzda alacağınız yanıtlar sınırlıdır. Ya enflasyonu hedefleyen, ya parasal büyüklükleri kontrol eden ya da döviz kurunu veya faizi çıpa alan uygulamalar para politikalarının temelini oluÅŸturur.
Bu uygulamaların başarısındaki en önemli nokta kamuoyunu, firmaları ve piyasaları ikna edip etmemektir.
Bunun için yapılması gereken geçmişteki verileri dikkate alarak enflasyon ile uygulanan para politikaları arasındaki ilişkileri saptamaktır. Döviz ya da faizi hedefleyerek ya da banka kredileri, M1, M2 gibi parasal büyüklükleri düzenleyerek belirlenen enflasyon oranını yakalayıp yakalayamamak başarıda en önemli kıstastır.
TÜRKİYE ÖRNEĞİ
Uzun yıllar yüksek enflasyon ile yaÅŸamış Türkiye’de etkin bir para politikası uygulamak olanaksızdı. Kırılganlıkları kapatmaya çalışan ve döviz kuru ile enflasyonist bekleyiÅŸler arasında bire bir iliÅŸkiyi dikkate alan bir politika yıllarca sürdürüldü.
80’li ve 90’11 yıllarda yapılan bilimsel çalışmalarda parasal büyüklükler ile fiyat artışları arasındaki anlamlı iliÅŸkinin varlığı da kanıtlanamıyordu. Belki dar anlamda para arzı (M1) ile bir iliÅŸki saptansa da “M1 ÅŸu kadar artacak, enflasyon da yüzde ÅŸu kadar olacak” diye bir kanıyı kamuoyuna kabul ettirmeye ve bununla enflasyonu kontrol ettirmeye olanak yoktu.
Parasal büyüklükler konusunda ısrarcı olan ve bu tür uygulamayı uzun yıllar sürdüren Almanya’da bile baÅŸarı hanesi parlak deÄŸildi.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ.