Endekse Bakma, Hisseye Bak!
Bir sürü bilimsel veriler orta yerde dururken, teknik analizler alt alta sıralanırken, borsa endeksleri aşağıya yönelmişken, ne yapalım diyenlere bir sözümüz var. Kim ne derse desin, tüm yatırımlar bu bilimsel verile dayandırılsa da, borsa çok kapsamlı bir kumardır. Bir kaybedeni ve bir kazananı vardır. Oyunu oynatanlar ise aldıkları komisyonlarla, tıpkı lunaparkta ki temaşa gibi daima kazançlıdırlar.
Olaya deneysel açıdan baktığınızda ise borsa, paraların (likit) bir taraftan girdiği ve bir taraftan çıktığı bir U tüptür. Yani tüpün ya da Fizik bilim diline göre, bileşik kabın içindeki sıvı(likit) nereden korsanız koyun, iki seviyede de, eşit düzeye eriştiği, birleşik kaplar kuramı gibi, parada (likit) bir tarafın cebinden çıkıp, diğer tarafın cebine girer ama baktığınızda, borsa açısından ve de dışarıdan gözlenen eşit seviyedir!
Eskilerin hissi kalben vukuu dediği, seziş ya da tüm bu deneyimlerin bir birikim olarak, insan beyninde yer eden, aklıselim yani sağduyu ve doğru düşüne bilme yetisine sahip olanların, tüm bu karmaşa içinde endekslere kendilerini endeksleyip(!) bekleyerek, her kesin yapabileceği duruma gelen bir evrede, işlemlere girmesi ne derece bir başarıdır?
Her kesin bildiği bir şeyin borsa bazında ya da daha geniş bir çerçeve içersinde finansal ortamda ne derece önemi kalmıştır?
Herkes satarken güçlü kağıtları kollayıp, belirli ve tatmin edilir seviyelerden alanlar ve gene düştükçe almaya devam edenler, sabretmeyi becerenler, borsada her zaman karlı çıkmıyor mu?
Acaba borsa gene 30 binlere 28 binlere geriler mi? Diye sorgulamadan mevcut kağıtların bir çoğunun incelendiğinde, endeksin 50 binlerde dolaşmasına rağmen, o dönemdeki değerlerde gezindiğini gözlemliyoruz.
O halde kendimize şu soruyu sormamız gerekir. Bu hisse, bu fiyata alınır mı? Cevabınız ve elbette teknik verilerde incelenerek evet çıkıyorsa, neden almayalım?
Ya daha düşerse? Korkusu ya da sorusuna ise verilecek cevap elbette açık ve nettir.
Kimse bir hissenin tam tavanını ve tabanını bilemez, tıpkı depremin ne zaman olacağını bilemediğiz gibi!
Sadece hissedersiniz. Hislerinizi de yönlendiren temel dayanaklar, deneyim ve bilgi birikimlerinizle doğru orantılıdır.
Daha erken en azından yatay seyrediyor, faiz yada parite ile birazda buradan gelir elde edip sonra borsaya yönelirim derseniz, o da bir taktiktir ama gene içinde riskler oluşturmaktadır. Oradan kazandığınızı belki borsadan daha fazla fiyat ödeyerek aldığınız hisseye aktarmış olacaksınız! Bilebilir misiniz?
Özetle paradan para kazanmak ne kadar bilimsel bir temelde değerlendirilse de önemli riskler oluşturur ve her seferinde, değişik şekillerde gelişse de, bir tarafın kaybı, bir tarafın kazancı olarak sonuçlanır.
Borsada her zaman bir çözüm ve çıkış yolu vardır. Yeter ki haddiniz aşmadan ve belirli bir kazanca tamah edip çelişkiler yumağına dolaşmadan hareket edebilmekte.
Toplu kayıpları ise sadece ülkeyi yönetenler sağlar. Para basmak, faizleri ve pariteyi belirlemek, her iki aktöründe aynı anda kazanmalarına ve çoğunluklada kayıplarına neden olur. Bu bireysel birikim kayıpları ise ülke ekonomisinin açıklarının kapanmasında temel oluşturur.
O halde en güzel finansal harekat tarzı, belirli bir limit dahilinde bu riskli ortamlara girmek ve kazanımların nerede sonlandırılması ve kayıpların makul alt sınırlarının iyi çizilmesi gerekir.
Sözün özü;
Satarken değil, alırken kazanmak, sizİ birçok üzüntüden ve riskten kurtaracak, endekslerin elektroşoklarından da koruyacaktır.
Ne dersiniz, o günleri görenler, özelliklede yeni deprem yasası ile ilerde önümüze çıkacak fırsatları kaçırmak istemeyenler, ortaya çıkmaya başladı mı?
kutlarım sizleri.