Küresel ölçekte kırılganlık artışı riskten kaçınma eğilimini güçlendirdikçe, dikkatlerin Merkez Bankaları ve siyasiler üzerine çekilmesi ve üzerlerindeki baskının sistemli bir şekilde arttırılması sıradan bir uygulama haline geldi. Bu durumun sağlıklı ve normal olmadığı ve yarattığı sıkıntılar üzerinde hiç durulmadı. Herkes net bir şekilde görüyor: riskten kaçınma eğilimi başladığında ekonomik ilişkiler süratle durgunlaşıyor. Tüketim ve yatırım eğilimi hızla geriliyor, varlık değerleri eridikçe bilançolar yıpranıyor, kamu açıkları azalan vergi gelirleri nedeniyle büyüyor, güven bunalımı derinleşiyor. Kendi kendini besleyerek yıkıcı olmaya başlayan bu duruma karşı çaresiz kalınıyor ve siyasiler veya merkez bankalarının müdahale etmesi bekleniyor. Yine benzer nitelikte kritik bir dönemden geçiyoruz.
Yukarıdaki ilişkilerdeki parasal boyut daha ilginç bir görüntü oluşturuyor. Risk alma isteğini canlı tutmak ve spekülatif karakterli para talebini sürekli olarak uyarmak en acil veya hayati konu haline geliyor, zira riskten kaçınma eğilimi gerilemeye başladığında veya başka bir deyişle spekülasyon amaçlı para talebi hızla gerelemeye başladığında deflasyonist baskıların kontrolsüz bir şekilde büyümesi ve kırılganlığın artması önlenemiyor. Fakat günü kurtarmak adına gereken yapıldığında bu kez enflasyon baskılarının artması ve belli bir gecikme ile tüm eğilimleri olumsuzlaştırarak ekonomiyi durgunlaştırması tehlikesi giderilemiyor. Enflasyon ve deflasyon arasındaki salınımlar orta vadede siyaset kurumunu ve merkez bankalarını yıpratıyor, finansal sermaye ile seçmen kitleleri arasındaki çıkar uyumunu çatışmaya dönüştürüyor, çok yönlü istikrarsızlık tehlikesi büyüyor.
KüreselleÅŸme öncesindeki algalamalar ve genel tercihler bugünkünden çok farklı idi. Finansal sermaye ile geniÅŸ halk kitleleri arasında herhangi bir çıkar çatışması ortaya çıktığında kamu lehine duruma müdahale edilirdi ve spekülatör kelimesi olumsuz bir anlam içerirdi. Fakat küreselleÅŸme denilen kuralsızlık geniÅŸ kesimlerin zaaflarını geliÅŸtirip algılamalarını körelterek herÅŸeyi farklılaÅŸtırırdı. Önemli deÄŸiÅŸkenlerin belirleyiciliÄŸi halktan finansal sermayeye geçti, milletin devlet için var olduÄŸu anlayışı tercihlerde belirleyici oldu. 1960 veya 70’lerde zam gelecek ürünleri toplayarak para kazanmaya çalışan spekülatörlere vurguncu-ahlaksız gözü ile bakılırdı. Onların kolay kazanmaya çalışmasının halk kitleleri açısından ne anlama geldiÄŸi bilinir, siyasilerden gerekeni yapması beklenirdi!
Yazının devamı için TIKLAYINIZ.