Endüstri mühendisi Ali Babacan ile Makine mühendisi Zafer Çağlayan ekonomi yönetimini şoförlüğe benzeterek tatlı, tatlı atışıyorlar.
Eğer amaç, savrulmasın diye viraja giren ekonomiyi yavaşlatmaksa, sürekli frene basıp balata yakmak gerekmez. Ara gazı verip, vites küçültmek daha iyi olur. Ekonomide yaşananları ve ekonomiye yön verme girişimlerini fiziksel örneklerle anlamak, iktisatta sıkça başvurulan bir yöntemdir. Nitekim halen uygulanmakta olan “yumuşak iniş” senaryosu da “havadaki uçağın yere inişi” ile ilgili bir benzetimdir. Hatırladığım kadarıyla 1950’lili yıllarda önce İngiltere’de sonra da İstanbul İktisat Fakültesinde ekonomideki “para miktarı” ile “büyüme ve istihdam” arasındaki ilişkiyi canlandırmak için bir “hidro-mekanik model” bile inşa edilmişti. Ben bu modeli gözümle görmedim ama yapıldı diye duydum.
KÂRLILIK MI, BÜYÜME Mİ?
General Electric, uzun süre dünyanın en iyi yönetilen şirketi olarak tanımlanmıştır. Daha önce bu unvan (merhum/zombi) General Motors’a aitti. En iyi yönetilen firma denince Toyota adını zikretmemek haksızlık olur. General Electric firmasını yönetenler işletme yönetiminin teorik ikilemini (dilemma) “Kârlılığını koruyamayan büyüyemez; büyüyemeyen kârlılığı sürdüremez” diye veciz bir şekilde ifade etmişlerdi. Bu bir açmazdır, çünkü kârlılığı sürdürmek için yapılan yatırımlar, kısa vadede kârı düşürür. Kâr etmeyi boş ver, büyümeye odaklanalım denebilir. O zaman da kârsızlıktan dolayı acze düşüp, yatırım yapamaz hale düşme riski artar. İş hayatında başarı, ikilem çözmektir zaten. Pek tabii bu sıkıntılar “rekabet ortamında dürüst çalışan ve sırtını devlete dayamamış” şirketler için geçerlidir.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ.
Ege hocam: Bu sayfaya yazdığınız kısa – öz yorumlarınızdan bir işletmeci olarak çok faaydalanıyorum.
teşekkürler H. beştepe